Bu yıl 81’incisi düzenlenen Altın Küre Ödülleri’nde kazananlar belli oldu. Geçtiğimiz yıl yaşanan senarist ve oyuncular grevi sebebiyle Ocak 2024’e ertelenen 81. Altın Küre Ödülleri’nde sinema dalında En İyi Film dahil beş ödülle Oppenheimer bgaşı çekerken; televizyon dalında Succession, geceden En İyi Drama Dizisi dahil, dört ödülle ayrıldı. İşte 2024 Altın Küre Ödülleri’nde kazananlar…
Arama: Kadın & Moda
Kadın kategorisinde genel olarak Moda başta olmak üzere Kadın’a dair her şey yer almaktadır.
Edirne’nin önemli kültür varlıkları arasında yer alan Roma sur duvarları gelecek nesillere aktarılmak üzere korunma altına alınmayı bekliyor.
Antalya Devlet Opera ve Balesi (DOB), 11, 16 ve 18 Ocak’ta “Fındıkkıran” balesini sanatseverlerin beğenisine sunacak.
Antalya DOB’dan yapılan açıklamaya göre, yeni yıl kutlamaları ile özdeşleşmiş ve dünyaca ünlü bale topluluklarınca sahnelenen “Fındıkkıran” balesi Haşim İşcan Kültür Merkezi’nde bu sezon son kez sahnelenecek. Libretto ve koreografisi Armağan Davran ve Volkan Ersoy’a ait eserde, Antalya DOB orkestrasını şef Hakan Kalkan yönetirken, eserin başkemancılığını Koray Önel üstlenecek. Çaykovski’nin bestelediği son bale olan eserin dekor tasarımı Gürcan Kubilay, kostüm tasarımı Aydan Çınar, ışık tasarımı ise Mustafa Eski imzası taşıyor. Stahlbaum ailesinin evindeki yılbaşı partisinde Clara’ya hediye edilen “Fındıkkıran” adlı bebeğin prense dönüşmesinin ve ardından gelişen olayların anlatıldığı eserde, “Fındıkkıran” rolünü Yağızhan Danış, “Clara”yı Chisato Ishikawa, “Şeker Perisi”ni Milina Fidan Özbek, “Drosselmeyer”i Evren İskender ve “Kral Fare” rolünü Burak Burçak canlandıracak. Eser, 11, 16 ve 18 Ocak saat 20.00’de Haşim İşcan Kültür Merkezi’nde sanatseverlerle buluşacak.
Romantik şarkıların dünyaca ünlü yaratıcısı Michael Bolton, beyninde bulunan tümörün ameliyatla alındığını ve iyileşme sürecinde olduğunu açıkladı.
90’lı yılların ünlü şarkıcı ve söz yazarı Michael Bolton, 2023 yılını bıçak altında bitirdi. 70 yaşındaki dünyaca ünlü Amerikalı müzisyen, Instagram hesabından yaptığı açıklamada beyninden tümör alındığını açıkladı. Bolton, “Herkese çok mutlu ve sağlıklı bir yeni yıl dileyerek başlamak istiyorum” şeklinde giriş yaptığı mesajına şöyle devam etti:
“2023’ün bana çok beklenmedik zorluklar sunduğunu da paylaşmak istiyorum. Noel’den hemen önce beyin tümörüm olduğu tespit edildi ve bu durum acil ameliyat gerektirdi. Harika tıbbi ekibim sayesinde ameliyat başarılı geçti.”
Bolton şu anda tedavisine evde devam edildiğini ve ailesinin desteği ve sevgisiyle iyileşmekte olduğunu söyledi.
“Önümüzdeki birkaç ay boyunca zamanımı ve enerjimi iyileşmeye adayacağım, bu da turneye geçici bir ara vermem gerektiği anlamına geliyor” diye yazan Bolton, “Hayranlarımı hayal kırıklığına uğratmak veya bir konseri ertelemek benim için her zaman en zor şeydir. Ancak iyileşmemi hızlandırmak ve kısa süre içinde sahneye dönmek için çok çalıştığıma hiç şüpheniz olmasın” ifadesini kullandı.
“When a Man Loves a Woman” şarkısı hafızalara kazınan Bolton, mesajını, “Yıllar boyunca bana cömertçe gösterdiğiniz sevgi ve destek için minnettarım. Olumlu mesajlarınızı kalbimde tutacağıma ve mümkün olan en kısa sürede size kendimle ilgili daha fazla güncel bilgi vereceğime söz veriyorum” sözleriyle bitirdi.
Bolton’ın 4 Şubat ile 22 Aralık arasında 15’ten fazla konseri planlanmıştı. Şarkıcının sağlık durumu nedeniyle bunlardan hangilerinin iptal edileceği ya da erteleneceğiyle ilgili henüz bir bilgi paylaşılmadı.
Soft-rock ve ballad türü müziğiyle tanınan Bolton, 53 milyonun üzerinde albüm satışı elde etti. Müzik hayatına hard rock grubu “-Blackjack ile başlayan Bolton, sonraları söz yazarı olarak 1975’te “Bolotin” soyadıyla Laura Branigan ile çalıştı. Bolton, 80’lerin sonuna kadar sadece söz yazarı olarak biliniyordu. 1989 yılındaki 6. stüdyo albümüyle 3 numaraya ulaşan Bolton, 1996’ya kadar hep ilk üçe giren albümlere imza attı. 1989’da “How Am I Supposed to Live Without You” adlı eseri ve 1991’de “When a Man Loves a Woman” adlı şarkılarıyla Billboard Hot 100 listesinde bir numaraya ulaşan Bolton, müzik dünyasının en büyük isimlerinden biri olarak kabul ediliyor.
UNESCO’nun 2009 yılında, İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası Temsili Listesi’ne kaydettiği, Türk tiyatrosunu temsil etme özelliği ile de sinemanın başlangıç noktasını oluşturan 700 yıllık “Karagöz” gölge oyunu, geleceğe taşınıyor.
UNESCO’nun 2009 yılında İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası Temsili Listesi’ne kaydettiği Karagöz gölge oyunu, Bursa Uludağ Üniversitesi’nde kurulan Karagöz ve Kukla Oyunları Uygulama Araştırma Merkezi’nde geleceğe taşınıyor. Uludağ Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nde öğrenim gören okul öncesi ve ilkokul öğretmen adaylarına Karagöz gölge oyununun tarihçe, tasvir tasarım ve oynatma eğitiminin verildiği merkezde Karagöz akademik alanda da temsil ediliyor.
Tekniği, Orta Asya’da yaşayan göçebe Türklerin çadırlarda oynattığı Çadır Hayal kukla oyununa dayanan ve yaklaşık 700 yıl önce Osmanlı döneminde Bursa’da Şeyh Mehmet Küşteri’nin çalışmasıyla Türk Tiyatrosu’ndaki yerini bulan Karagöz ve Hacivat, döneminin siyasi ve toplumsal olaylarına ışık tutarak, eleştirilerini perdeye yansıtıyor.
“BUGÜNKÜ SİNEMANIN BAŞLANGIÇ NOKTASINI KARAGÖZ OLUŞTURUYORDU” Karagöz’ün halkın yaşadığı sorunları duyurmak için araç olarak da kullanıldığını vurgulayan Karagöz ve Kukla Oyunları Uygulama Araştırma Merkezi Müdürü ve BUÜ Güzel Sanatlar Fakültesi Sahne Sanatları Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. İbrahim Öztahtalı, Karagöz’ün Avrupa’da Türk Tiyatrosu’nu temsil eden önemli bir tip olduğunu söyledi. Karagöz ve Hacivat gölge oyununun, televizyon ve sinemanın temelini oluşturduğunu belirten Öztahtalı, “2009 yılında UNESCO, Somut Olmayan Kültürel Mirası Temsili Listesi’ne Karagöz’ü ekleyerek Karagöz’ün artık dünya mirası olduğunu deklare etmiştir. Yüzyıllarca Bursa’da varlığını sürdüren Karagöz, geçmiş yıllarda İstanbul’da ve Anadolu’nun farklı kentlerinde seyirlik bir oyun olarak sahneye konuluyor ve tiyatro olarak biliniyor. Osmanlı Dönemi’nde Avrupa’da Karagöz Türk Tiyatrosu olarak anılıyor. Birçok seyyah Anadolu’ya ve İstanbul’a gelerek Karagöz’ü izliyor. Karagöz, televizyon ve sinemanın biraz daha ilkel bir hali. Arkada bir ışık ve perdenin üzerinde hareket eden resimler, yani suretler. Aslında bugünkü sinemanın başlangıç noktasını Karagöz oluşturuyordu” ifadelerini kullandı.İNSANLAR SÖYLETEMEDİKLERİNİ KARAGÖZ’E SÖYLETİRLER” Karagöz’ün her dönem toplumun sağduyusunu temsil eden bir tip olduğunu söyleyen Öztahtalı, ” Karagöz ve Kukla Oyunları Uygulama Araştırma Merkezi’nin amacı, bütün dünyaya Anadolu’dan, Bursa’dan çıkan bu 2 önemli tipi ve diğer tip arkadaşlarını tanıtmak. Çünkü Karagöz aynı zamanda Anadolu insanının sağduyusunu da temsil eder. Bizdeki eleştirel bakışın da bir ikonudur Karagöz. Çünkü insanlar söyletemediklerini Karagöz’e söyletirler. Eleştiremedikleri konuları perdeden Hacivat, Karagöz ve diğer tiplerle dile getirirler. Halkın sağduyusu olarak Karagöz, bütün insanların sesidir aynı zamanda. Karagöz’ü sadece Bursa ve Türkiye’de bilinir kılmak değil, bütün dünyada Karagöz’ü bizim bir parçamız olarak tanıtmak istiyoruz. Bu yüzden projelere imza atıyoruz. Milli Eğitim Bakanlığı ile protokol yaparak Karagöz’ü EBA TV sayesinde 18 milyon öğrencinin evine götürdük. Uluslararası bir kitaba imza attık ve bugüne kadar yapılan bütün Karagöz araştırmalarını bir kaynakça altında topladık. Bursa’nın geleneksel yemeklerini perdeden insanlara anlattık” dedi.“YÜZLERCE YILDIR VAR VE YÜZLERCE YIL DEVAM EDECEK” Karagöz ve Hacivat gölge oyununun ve tiplerinin Osmanlı Dönemi’nde Şeyh Mehmet Küşteri’nin çalışmasıyla Bursa’da ortaya çıkığını ve Osmanlı Devleti’nin büyümesiyle farklı coğrafyalara yayıldığını aktaran Hayali Nevzat Çiftçi, şunları söyledi: “Uludağ Üniversitesi’nde Karagöz ve Kukla Oyunları Uygulama Araştırma Merkezi bünyesinde, geleceğin öğretmenlerine Karagöz’ü öğretmeye çalışıyoruz. Karagöz’ün yok olması mümkün değil, yüzlerce yıldır var ve yüzlerce yıl devam edecek. Orta Asya’ya kadar giden bir tekniktir perde oyunu. Bursa’nın 1326 yılından sonraki döneminde, Osmanlı’nın payitaht ilan etikten sonrasında azınlıkların Ermeni, Yahudi, Kürt, Çerkez ne kadar insan varsa Türkçe bilmeden Türkçe konuşmaya çalışmalarının mizahıyla başlıyor Karagöz’ün dil komedisi. Osmanlı Devleti’nin 3 kıtaya yayılıp imparatorluk oluşu da Karagöz’ün bugünkü şöhretini getirmiş oluyor” diye konuştu.“AMACIMIZ 700 YILLIK KARAGÖZ’Ü GELECEĞE TAŞIMAK” BUÜ Eğitim Fakültesi Okul Öncesi Eğitim bölümü öğrencilerinin, seçmeli ders olarak aldıkları gölge oyunu eğitimiyle, kültürel mirasın öğretmenler eliyle gelecek nesillere aktarılmasının amaçlandığını belirten ve geleceğin öğretmenlerine, 700 yıllık Karagöz’ü öğrettiklerine dikkat çeken Çiftçi, “Hayaliler, kendi dönemlerinde oyunu sürekli güncellemiştir, Karagöz’ün Gelin Olması oyunu 500 yıl önce farklı oynanmıştır. Her dönemde farklı oynanan bir oyundur bu ve biz bugün daha farklı oynuyoruz. Öğretmen adayları gelecekte öğrencilerine anlatacak ve kim bilir onlar nasıl oynayacaklar. Karagöz’ü belki uzayda oynayacaklar, belki de Karagöz uzayda oynatılacak. Amacımız, geleceğin öğretmenlerine 700 yıllık Karagöz’ü, öğreterek geleceğe taşımak” dedi.
İngiltere’nin başkenti Londra’daki müzelerden, aralarında Kraliçe Victoria’nın portresinden 200 milyon yıllık fosile 1700’e yakın eserin çalındığı ya da kaybolduğu rapor edildi.
Londra’daki müzelerden, 1700’e yakın eserin çalındığı ya da kaybolduğu bildirildi. Sky News’te yer alan habere göre, Ağustos 2023’te, British Museum’daki yaklaşık 2 bin eserin çalındığı, kaybolduğu ya da zarar gördüğünün ortaya çıkmasının ardından gözler ülkede kamu kaynaklarından pay alan diğer müzelere çevrildi. Bilgi Edinme Yasası kapsamında müzeler, envanterlerinde tespit edemedikleri kayıtlı eserlerin sayısını açıkladı. Müzelerden 1700’e yakın eserin çalındığı ya da kaybolduğu belirlendi. Buna göre Ulusal Portre Galerisi, 45 eserin kayıp olduğunu belirtirken bu eserler arasında 1869 yılına tarihlenen Kraliçe Victoria portresi, 19. yüzyıla tarihlenen Kral John’un Magna Carta’yı kabul ettiğini gösteren gravür, ressam Thomas Stothard’ın bronz heykeli ile Kraliçe Elizabeth’in bir düğün fotoğrafının negatifinin bulunduğunu duyurdu. Galeri, kayıp eserler arasında çoğunlukla fotoğraf negatiflerinin yer aldığını, bunların da dijital ortamda kopyalarının bulunduğunu açıkladı. Dünyanın en büyük sanat eserleri koleksiyonuna sahip Victoria ve Albert Müzesi, envanterindeki 180 eserin kayıp olduğunu belirtirken bunlar arasında tablolar, gölge oyunlarında kullanılan tasvirler, çizimler, kıyafetler ve bir fare kapanı olduğu bilgisini paylaştı. Müze sözcüsü, bulunamayan eserlerin çalındığı anlamına gelmediğine dikkati çekti. Sözcü, “Eser taşındıktan sonra katalog güncellenmesi yapılmamış olabilir. Güncellemenin ardından eserler çoğunlukla tespit edilir.” ifadelerini kullandı.
SADDAM HÜSEYİNLİ TAKVİM KAYIP Başlangıç meridyeninin bulunduğu Kraliyet Gözlem Evi ve Ulusal Deniz Müzesi gibi 4 müzeyi bünyesinde barındıran Greenwich Kraliyet Müzeleri, envanterinde bulunan 245 eserin akıbetini tespit edemedi. Greenwich Kraliyet Müzelerinden yapılan açıklamada, kayıp eserler arasında teleskoplar, gülle, haritalar, pusulalar, bir azimut halkası ve bir yasa bulunduğu ifade edildi. Açıklamada, söz konusu kayıplara bilgisayar sistemlerindeki hatalar ile yanlış bilgi girişlerinin sebep olabileceği vurgulandı. Müze, ayrıca denetimler sonucu 2008’den bu yana kayıp olduğu düşünülen 560 eserin de tespit edildiğini duyurdu. Koleksiyonunda bulundurduğu yaklaşık 80 milyon eserle aynı zamanda araştırmacıların da yoğun ilgisini çeken Doğa Tarihi Müzesi de çok sayıda fosilin kayıp olduğunu açıkladı. Müzenin açıklamasında, 200 milyon yıllık bir sürüngenin çene kemiği parçası, 180 balık kemiği ve bir timsah dişinin kaybolduğu ya da çalındığı belirtilirken, koleksiyondaki bazı kayıpların ise yanlış koruma uygulaması nedeniyle yok olduğu aktarıldı. Londra’daki Bilim Müzesi, bazı makine modellerinin, Kraliyet Askeri Müzesi ise bazı zırh ve süngülerin nerede olduğunun bilinmediğini açıkladı. İmparatorluk Savaş Müzesi, eski Irak lideri Saddam Hüseyin’e ait fotoğrafların bulunduğu bir takvim, kamuflaj çizimleri, İngiliz komutanlara ait notların da aralarında olduğu 550 eserin kayıp olduğunu duyursa da bu eserlerin maddi değerinin düşük ve seri üretimde bulunan eserler olduğu açıklamasını yaptı. BAZI ESERLER EBAY’DE SATIŞA ÇIKARILMIŞ British Museum, 16 Ağustos 2023’te yaptığı açıklamada, müze depolarındaki çok sayıda tarihi eserin çalındığını, kaybolduğunu veya zarar gördüğünü bildirmişti. Sergi amaçlı değil akademik araştırma amaçlı müzede bulundurulan eserlerden sorumlu bir kişinin işten çıkarıldığı belirtilmişti. Söz konusu personelin Akdeniz kültürleri, Helenistik dönem heykelleri ve eserleri alanında çalışan küratör Peter Higgs olduğu, kayıp eser sayısının ise yaklaşık 2 bin olduğu İngiliz medyasına yansımıştı. Bazı eserlerin yıllardır alışveriş sitesi eBay’de alıcısını beklediği ortaya çıkmış, satışa çıkarılan eserlerin müze kataloglarında fotoğrafı olmayan eserler olduğu belirtilmişti. Arkeolog Dorothy Lobel King de “Hangi eserlerin müzede olmadığını söylemek çok zor. Müze 2 yıldır kayıpları kabul etmiyor ama sadece bu yıl içinde akademik araştırma için görmeyi talep ettiğim kabartmaların hiçbirini göremedim.” demişti. Skandal üzerine müzenin 8 yıllık müdürü Hartwig Fischer istifa etmişti. Çalıntı haberleri üzerine, Türkiye’nin de aralarında yer aldığı müzede eserleri bulunan ülkeler, bu eserlerin akıbetini öğrenmek ve iadesini sağlamak için harekete geçmişti.
Dünyaca ünlü isimler arasındaki kitap yazma modası popülaritesini korumaya devam ediyor. Britney Spears anı kitabıyla New York Times’ın en çok satanları arasına girdi. Kanadalı aktör Keanu Reeves ise ilk romanını yayımlamak için kolları sıvadı.
Kitap yazmak şov dünyasının yıldızları arasındaki popülaritesini korumaya devam ediyor. Kulvarları ayrı ünlü isimler yazdıkları kitaplarla gündemden düşmüyor. Prens Harry’nin milyonlarca satış yapan ve best seller olan 416 sayfalık anı kitabı “Spare” hem kendisinin hem de yayınevinin yüzünü güldürmüştü. Şimdilerde benzer mutluluğu Britney Spears, hayatının bilinmeyenlerini anlattığı anı kitabı “İçimdeki Kadın” ile yaşıyor. 24 Ekim’de raflardaki yerini alan ve Spears’ın dikkat çeken söylemleriyle gündemden düşmeyen kitap 2 milyon satış rakamına ulaşarak New York Times’ın en çok satanları arasına girdi. Kanadalı aktör Keanu Reeves de Britanyalı yazar China Miéville’le işbirliği yaparak bu yıl ilk romanını yayımlamak için kolları sıvadı. Ortak romanın adının “The Book of Elsewhere” (Başka Yerlerin Kitabı) olması planlanıyor. Ölümsüz bir savaşçının ölümsüzlüğünü anlamak için çıktığı bin yıllık yolculuğu konu alan roman, 23 Temmuz’da Britanya’nın meşhur yayınevi Penguin tarafından yayımlanacak.
Biyografi türündeki filmler, gerçekte yaşanan olayları her zaman olduğu gibi yansıtmayabilir, birkaç ayrıntı göz ardı edilebilir. Bir film için “Gerçek bir hikayeden uyarlanmıştır” ibaresi kullanılsa da asla yüzde 100 doğru olmaz… Ancak bir hikayeye gerçeği çarpıtmadan anlatmakla, doğrudan yalan söylemek arasında fark var. Şimdiye kadar yapılan bazı popüler biyografik filmler ya dramatik ayrıntıları abartıyor ya da tamamen uydurma bir gerçeklik üzerine kurulu. İşte o filmlerden bazıları…
İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV), Borusan Sanat ve La Scala Tiyatrosu Akademisi tarafından organize edilen “10. Leyla Gencer Şan Yarışması”nın başvuruları açıldı.
İKSV’den yapılan açıklamaya göre, “10. Leyla Gencer Şan Yarışması“nın başvuruları 3 Mayıs‘a kadar devam edecek. Jüri başkanlığını Stephane Lissner’in üstleneceği yarışmanın ön elemeleri mayıs, haziran aylarında final serisi ise 22-27 Eylül’de İstanbul’da gerçekleştirilecek. 10. Leyla Gencer Şan Yarışması’nın bu yılki jürisinde ayrıca La Scala Tiyatrosu Cast Direktörü Alessandro Galoppini, İngiliz Kraliyet Operası Jette Parker Genç Sanatçılar Programı Sanat Direktörü David Gowland, tenor Tiflis Devlet Opera ve Balesi Sanat Direktörü Badri Maysuradze ve Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası Sanat Yönetmeni ve sürekli şefi Carlo Tenan yer alıyor. Leyla Gencer’in onuruna ve 2008’deki vefatına kadar bizzat kendisinin katılımıyla gerçekleştirilen yarışmada, adaylar canlı ön elemelere katılmak yerine başvuru sırasında video kayıtlarını internet üzerinden yükleyerek de ön elemeye katılmayı seçebilecekler. Ön eleme sonuçları ise yarışmanın sitesinden 1 Temmuz’da açıklanacak. Tüm ses gruplarından 18-32 yaş arası şancılara açık olan yarışmada birinciye 7 bin 500, ikinciye 4 bin ve üçüncüye 2 bin 500 Euro ödülü verilecek. 1500 Euro değerindeki Leyla Gencer Halk Ödülü’nün sahibi ise finalde dinleyicilerin oylarıyla belirlenecek. La Scala Tiyatrosu Akademisi’nden üç aylık eğitim bursu ödülü, La Scala Tiyatrosu Akademisi Özel Ödülü de yarışmada sahibini bulacak. Yarışma kapsamında aynı zamanda Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası Özel Ödülü verilecek olan kişi, Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası eşliğinde bir konser vermeye hak kazanacak. İngiliz Kraliyet Operası Jette Parker Genç Sanatçılar Programı Özel Ödülü’nün sahibi olacak finalist ise İngiliz Kraliyet Operası’nda bir hafta boyunca en az beş eğitim seansı almaya hak kazanacak. Deutsche Oper Berlin ve Tiflis Devlet Opera ve Balesi’nin Özel Ödülleri ile de birer finalist bu operaların bir yapımında rol alacak.
Modern Türk şiirinin önde gelen isimlerinden Nazım Hikmet, doğumunun 122’nci yıldönümünde Prag’da anıldı.
Usta şair Nazım Hikmet Prag’da anıldı. Anma töreninde bir konuşma yapan Prag Büyükelçisi Egemen Bağış, “Türkçemizi en güzel şekilde mısralaştıran Şair Nazım Hikmet’i sürgün yıllarının bir döneminde yaşadığı Prag’da sıkça vakit geçirdiği Slavia Cafe’de onuruna düzenlenen edebiyat ve müzik gecesinde andık. Eşim Beyhan hanımla birlikte bu gecede Nazım’ın ve Türk edebiyatının dostları ile birlikte olmaktan onur duyduk. Nazım Hikmet’in 20’nci yüzyılın en büyük şairlerinden biri olarak dünya çapında tanındığı konusunda herkes hem fikirdir” dedi.
Etkinlikte sanatçı Roksan Mandel ve Suriyeli müzisyen Marwan Alsolaiman, Nazım’ın şiirleriyle bestelenen eserleri icra ederken, Çek sanatçı Hana Malthauserová şairin Çekçe’ye çevrilen şiirlerini seslendirdi.
Gecede Büyükelçi Egemen Bağış ve eşi Beyhan N. Bağış yakın bir zaman önce Cumhuriyetin 100’üncü yılı dolayısı ile Türk-Çek ilişkileri ve Prag’daki Türk Büyükelçiliğinin resmi konutu ile ilgili yayınlanan kitabın bir nüshasını Slavia Cafe’nin sahibi Jozef Onderka ve eşi Petra Onderkova’ya hediye ederek, kitapta Nazım’ın Türk-Çek ilişkilerinde oynadığı yapıcı role de atıf yaptıklarını vurguladılar.