Yılın en iyi albümleri belli oldu. Variety editörlerinin hazırladığı listede Taylor Swift’in Spotify’da dinlenme rekoru kıran albümü ve Beyonce’nin yeni bir tarz benimsediği “Cowboy Carter” gibi başarılı albümler yer alıyor.
Arama: Kadın & Moda
Kadın kategorisinde genel olarak Moda başta olmak üzere Kadın’a dair her şey yer almaktadır.
Anadolu’da kurulan ilk 5 mevlevihaneden biri olduğu belirtilen 768 yıllık Antalya Mevlevihanesi’nde “yaşayan müze” konseptiyle Mevlevi kültürü dünyanın dört bir yanından gelen turistlere anlatılıyor.
Selçuklular tarafından tarihi Kaleiçi’nde kurulan Antalya Mevlevihanesi, Rum, Selçuklu ve Osmanlı mimarisinin izleriyle ziyaretçilerini tarih yolculuğuna çıkarılıyor. Yat limanını hilal gibi saran Kaleiçi’ne Kale Kapısı mevkisinden girerek adeta Türk-İslam eserleri yolculuğu yapan turistler, tarihi Yivli Minare’nin hemen yanında bulunan 768 yıllık Antalya Mevlevihanesi Müzesi’ni de ziyaret etme şansı yakalıyor. Aynı kompleks içinde Zincirkıran Mehmet Bey ve Nigar Hatun türbelerinden yer aldığı Mevlevihane Müzesi’ni “ney” dinletisi eşliğinde gezen yerli ve yabancı turistler, Mevleviliğe dair canlandırmalar, eserler, giysiler ve eşyaları inceliyor. Akdeniz Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Tasavvuf Ana Bilim Dalı Başkanı ve Akdeniz Üniversitesi Tasavvuf Araştırmaları Merkezi Müdürü Prof. Dr. Ahmet Ögke, AA muhabirine, Antalya Mevlevihanesi’nin Anadolu’da kurulan 5’inci mevlevihane olduğunu söyledi. Ögke, Sultan 2. Bayezid’in oğlu Şehzade Korkut tarafından kurulan vakıf ile mevlevihaneden yıllarca yardıma muhtaç Kaleiçi halkına yemek dağıtıldığını belirtti.Türkiye’de 1925’te bütün tekke, zaviye ve türbelerin kapatılmasıyla Antalya Mevlevihanesi’nin de kapandığını vurgulayan Ögke, zamanla yıpranan mevlevihanenin 1972’den itibaren devlet güzel sanatlar galerisi olarak kullanıldığını, 2018’de detaylı restorasyon sürecinden geçerek “yaşayan müze” konseptiyle aslına uygun olarak yeniden faaliyet yürütmeye başladığını kaydetti. Mevlevihanede 90 yıl sonra yeniden sema yapıldığını aktaran Ögke, şöyle konuştu: “Mesnevi dersleri, divan okumaları, İslam düşünce dersleri, Kur’an okumaları, tefsir dersleri, sema ayin-i şerifleri, hat, tezhip, ney ve makam kursları gibi faaliyetler yapıyoruz. Müze konseptimiz dolayısıyla Mevleviliğe ait tarihi eserler sergiliyoruz. Her gün yüzlerce yerli ve yabancı turist mevlevihaneye geziyor. Özellikle turistler büyük bir dikkatle ve heyecanla Mevlevi kültürü hakkında bilgi alıyor. Müzenin çeşitli yerlerinde eserler, Mevlevilik ve uygulamaları ile sema ayini hakkında bilgi veren İngilizce ve Türkçe levhalar bulunuyor.”
Oyuncu, yönetmen, eğitmen ve oyun yazarı Haldun Dormen, sahne sanatlarına dair, “Bu iş tutku olmadan yapılamaz. Azim lazım. Umutsuzluk yok. Umutsuzluk yaratacak durumlar olabilir. Bizim sanatçı olarak bu durumları kabul etmememiz lazım. Kendi kendinize ‘Yaparsın şekerim.’ diyeceksiniz.” değerlendirmesinde bulundu.
Sanat hayatının 70. yılını kutlayan 96 yaşındaki sanatçı Haldun Dormen, sahneyle iç içe geçen yaşamını ve sanat yolculuğunu AA muhabirine anlattı. Sait Ömer Bey ile Nimet Rüştü Hanım’ın çocuğu Dormen, 5 Nisan 1928’de Mersin’de dünyaya geldi. Usta sanatçı, Galatasaray Lisesi ile Robert Kolejdeki eğitiminin ardından ABD’de üniversiteye gitti ve tiyatrolarda çalıştı. Türkiye’ye 1954’te dönen sanatçı, Beyoğlu’nda Erol Günaydın, Nisa Serezli, Metin Serezli ve Erol Keskin ile Cep Tiyatrosunu kurdu. Dormen Tiyatrosunu 1957’de kuran sanatçı, tiyatroya ilgisinin doğuştan geldiğini belirterek, “Bu işlerin içinde olmayı düşünüyordum. Fakat Amerika’da okuduktan sonra tiyatrocu olarak kalmayı tercih ettim. Amerika’da tiyatronun özünü öğrendim. Çok iyi bir okula, Yale Üniversitesi Tiyatro Bölümü’ne gittiğim için gerçekten tiyatronun ne olduğunu, neler yapmamız ve hissetmemiz gerektiğini öğrendim.” dedi. Haldun Dormen, ABD’de mezun olduktan sonra 4 yıl tiyatro sahnelerine çıktığını aktararak, şunları kaydetti: “Hatta Hollywood’da sahneye çıktım. Meşhur sahnede başrol bile oynadım.Türkiye’ye dönme kararım hep vardı zaten. Hollywood’da bir kıvılcım oldu gibi ama ben Türkiye’ye döneceğim dedim. Amerika’daki iyi yaşamıma rağmen Türkiye’ye döndüm. Hiçbir zaman da pişman olmadım.”
“BEN ÇIKARIM DEDİM VE YÜZLERCE OYUN OYNADIM” Sanatçı Dormen, Türkiye’ye döndükten sonra, öğrencilerine bir dost gibi hocalık yaptığını ve öğrencileriyle dostane bir ortamda çalıştıklarını ifade etti. Üniversite yıllarında ABD’deki bir hocasından çok etkilediğini dile getiren usta sanatçı, şu bilgileri verdi: “Ben 8-10 yaşlarında futbol oynarken ayağımı sakatladım, sakat kaldım. Olumlu bir insan olduğum için ‘Ben yaparım’, ‘Herkesten iyi dans ederim.’ dedim. Futbol oynayamıyorum ya bu tür şeyleri iyi yapmaya karar verdim. Tiyatroyu, sinemayı çok seviyorum. İyi bir yönetmen olacağım diye düşündüm. Sahneye çıkamam, ayağımda sakatlık var çünkü. Yale Üniversitesinde yönetmen olsanız bile, her hafta oyundan bir sahneyi oynamanız lazımdı. Jül Sezar’dan bir sahne oynuyordum. Sahne boştu, yürüyordum. Benim çok yararlandığım bir öğretmenim, dersten sonra, ‘İyiydin ama niye ayağınla komiklik yapıyordun. Hiç gerek yoktu.’ dedi. ‘Benim ayağım sakat. Ben komiklik yapmıyorum.’ dedim. Kadın kıpkırmızı oldu. Dedim ki, ‘Siz bana çok önemli bir şey öğrettiniz. Demek ki ben bu ayakla sahneye çıkabilirim’. O günden beri umurumda değil. Türkiye’ye döndüm. Bir eleştirmenimiz ‘Ayağın sakat, niye sahneye çıkıyorsun?’ dedi. ‘Ben çıkarım.’ dedim ve yüzlerce oyun oynadım.” “TÜRK TİYATROSU HER ZAMANKİNDEN DAHA İYİ DURUMDA” Dormen, Türk tiyatrosunun son yıllarda geçirdiği değişimleri çok beğendiğini söyleyerek, “Çok iyi yönetmenler ve çok iyi yazarlar yetişiyor. Yazar yetişmesi bence çok önemli. Cesur şeyler yapıyorlar. Bence Türk tiyatrosu her zamankinden daha iyi durumda. Bugünkü halimizle Türk tiyatrosunda dilimiz Türkçe olmasa, rahatlıkla dünya çapında bir tiyatro oluruz.” değerlendirmesinde bulundu. Genç oyunculara tavsiyelerde de bulunan sanatçı, “Bir tek tavsiyem var: ‘Yaparsın şekerim’. Bu iş tutku olmadan yapılamaz. Azim lazım. Umutsuzluk yok. Umutsuzluk yaratacak durumlar olabilir. Bizim sanatçı olarak bu durumları kabul etmememiz lazım. Kendi kendinize ‘Yaparsın şekerim.’ diyeceksiniz.” diye konuştu. Usta sanatçı, genç tiyatrocuları yetiştiren bir eğitmen olarak başarıya giden yolun “sevmek” olduğunu vurguladı ve şu bilgileri verdi: “Tiyatroyu, hayatı, insanları sevmek… Tiyatroyu severseniz çok iş başarırsınız. Umutsuzluğa kapılmamak lazım. Tiyatroda özellikle bir oyununuz tutmayabilir. Çok beğendiğiniz bir rolde başarısızlığa uğrayabilirsiniz. Vazgeçmeyeceksiniz. Onu değiştirecek şeyler yapacaksınız. 70. yıla kadar geldim. Nasıl geldim, ben de bilmiyorum ama geldim.” “TİYATRODAN ÇIKARKEN ARABAMI HAVAYA KALDIRDILAR. O KADAR BEĞENDİLER”
Oyunlarda partnerleriyle çalışmaktan çok keyif aldığını dile getiren Dormen, “Rahmetli Ayfer Feray ile birçok oyunda birlikte oynadık. Çok iyi oyuncuydu. Nevra Serezli’yle çok iyi oyunlar oynadık. Onlarla oynamak çok keyifliydi. Fakat benim en çok beraber oynadığım kişi Metin Serezli’ydi. Aşağı yukarı 24 oyunda başrol oynadık karşı karşıya. Çok keyif alıyordum Metin’le oynamaktan çünkü artık birbirimizi çok iyi tanıyorduk. Allah rahmet eylesin. Yeri çok boş kaldı.” açıklamasını yaptı.
Haldun Dormen, en heyecanlandığı eserin 1961’de rol aldığı müzikal oyun “Sokak Kızı İrma” olduğunun altını çizerek, “Paris’te görmüştük. Betül’le (Mardin) evliydim. Betül’e ‘Ben bu oyunu Türkiye’de yapmak istiyorum.’ dedim. ‘Deli misin?’ dedi ve yaptık. Çok zor şartlar altında yaptık ama yaptık. Çok heyecanlandım, olur mu olmaz mı diye. Çok başarılıydı.” ifadelerini kullandı. Dormen Tiyatrosunun nasıl kurulduğunu da anlatan usta oyuncu, şunları söyledi:
“Dormen Tiyatrosu hiçbir zaman Haldun Dormen Tiyatrosu olmadı. Bizim tiyatromuz oldu. Bütün oyuncuların kurduğu tiyatro oldu. Bu yüzden hiçbir zaman benim tiyatrom diye söz etmedim. Hep bizim tiyatromuz diye söz ettim. Ben 1960’lı yıllarda tiyatroyu kurduğumdan beri Anadolu’nun her köşesine gittim. Her yerde büyük ilgiyle karşılandım. Mesela ‘Sokak Kızı İrma’nın ilk turnesi Gaziantep’teydi. Korkuyorduk. İyi anlamda, kıyametler koptu. Tiyatrodan çıkarken arabamı havaya kaldırdılar. O kadar beğendiler.” 1981’de sahneye koyduğu “Lüküs Hayat” oyununun yıllarca oynanmasının Ekrem Reşit Rey ve Cemal Reşit Rey’in dehasının bir göstergesi olduğunu belirten Dormen, oyunun 30 sene sahnelendiğini yine sahnelense yine seyircilerin salonları dolduracağını, şarkılarının vazgeçilmez olduğunu dile getirdi.
Gelecek yıl 30’uncu kez düzenlenecek olan Eleştirmenlerin Seçimi (Critics’ Choice) Ödülleri için adaylar belli oldu. Conclave ve Wicked filmleri 11 adaylıkla rekor kırdı. Yılın öne çıkan yapımları arasında ise Anora, The Brutalist, Conclave, Emilia Perez ve The Substance yer alıyor.
Gelecek yıl 30’uncuzu düzenlenecek olan Eleştirmenlerin Seçimi (Critics’ Choice) Ödülleri için adaylar belli oldu. Conclave ve Wicked filmleri 11 adaylıkla rekor kırdı.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları, 110. yıl etkinlikleri kapsamında Macar Devlet Tiyatrosu oyunlarından “Bank Ban”ı İstanbul seyircisiyle buluşturacak.
Şehir Tiyatrolarından yapılan açıklamaya göre, Jozsef Katona’nın yazdığı, Attila Vidnyanszky’nin yönettiği oyun, Türkiye-Macaristan Dostluk Anlaşması’nın 100. yıl dönümü dolayısıyla, 17 Aralık’ta Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde sahnelenecek. Macarca oynanacak eserde, Türkçe üst yazı yer alacak. Oyunda, Sandor Berettyan, Agota Szilagyi, Agnes Barta, Peter Herczegh, Laszlo Szabo, Hanga Martos, Nandor Berettyan, Attila Kristan, Martin Meszaros, Ödön Rubold ve İstvan Madacsi rol alacak. Açıklamada görüşlerine yer verilen yönetmen Attila Vidnyanszky, oyunun Macar ulusal drama literatürünün en önemli eserlerinden olduğunu belirterek, şunları kaydetti: “Bir eserin klasik olabilmesinde ve zamana direnmesinde, içeriğinin daima canlı ve her dönemde geçerli olan mesajlar içermesi, sahneye uyarlayan sanatçıların bunun sayesinde kendi gündemindeki önemli sorunları ve konuları işleyebilmesi büyük rol oynar. Bank Ban tam da böyle bir eserdir. Neticede Jozsef Katona, bu tarihi hikayede tıpkı böylesi, genel insani konulara değinir. Katona seyircilere, eylemleriyle tarihe yön veren insanların, değişim isteyen fakat tarihin ve talihin, kendi gerçeğini savunan bireyi ezip yok edebileceğini ya da diğer taraftan, göklere çıkartabileceğini gösteriyor.”
Hayvanların ilgi çekici ve komik anlarını gözler önüne seren fotoğrafların yarıştığı Komedi Vahşi Yaşam Fotoğrafçılığı Ödülleri’nde (2024 Comedy Wildlife Photography) kazanan belli oldu. Milko Marchetti’nin “Sıkışıp Kalan Sincap” adlı eseri, yarışmanın kazanan fotoğrafı oldu.
Time dergisi Yılın İkonu’nu açıkladı. Görme kaybı yaşadığını açıklayan Grammy ödüllü İngiliz şarkıcı Elton John, 2024 yılının ikonu seçildi.
Elvis (2022) filmiyle şöhreti yakalayan Austin Butler, usta yönetmen Luca Guadagnino imzalı yeni American Sapığı filminde rol alacak.
Reha Özcan, Canan Ergüder, Beyti Engin gibi isimlerin rol aldığı “Bir mor ve ötesi Müzikali: ARAF” müzikalinin galası yapıldı
BKM’nin hazırladığı, proje tasarımı ve yönetmenliğini Ömer Fırat Köker’in üstlendiği “Bir mor ve ötesi Müzikali: ARAF”, Maximum Uniq Hall’de gerçekleştirilen gala ile sanatseverlerin beğenisine sunuldu. Reha Özcan, Canan Ergüder, Beyti Engin, Baran Bölükbaşı ve Şifanur Gül’ün başrolünde yer aldığı müzikalde, “mor ve ötesi” müzik grubunun şarkıları, orkestra eşliğinde sahnelendi Türkiye’deki müzikal örneklerine yeni bir soluk ve bakış açısı getirmeyi amaçlayan gösteri, izleyicileri bir zaman tünelinde yolculuğa çıkarmayı hedefliyor. Shakespeare’in “Hamlet” eserinin, “mor ve ötesi” müzik grubunun şarklarıyla birleştiği müzikalde, Cem Güler, Yunus Emre Terzioğlu, Ece Yaşar, Ayşe Buse Özgel, Ayşegül Aslan Öcal, Bahar Elden, Bartu Ayaz, Beril Korkmaz, Ezgi Acıoğlu, İlteriş Berat Bakırhan, Yağmur Elif Seber ve Zeynep Çötelioğlu da rol aldı. Ekip, gösterim öncesi basın mensuplarının karşısına çıkarak, müzikale ilişkin yöneltilen soruları yanıtladı.
“MUHTEŞEM BİR MÜCADELE” Oyuncu Reha Özcan, müzikalin içerisinde zamanın çok çabuk aktığını kaydederek, “Kostümü değiştirip zamanın içine giriyoruz ve diyalogları geliştiriyoruz. Bu anlamda biraz yorucu ama çok keyifli. Hamlet’i Araf haline getirip, ‘mor ve ötesi’ şarkıları söylüyoruz. Bu bir başkaldırı aslında. Tiyatral ve bütünsel anlamda tüm karşı duruşları seviyorum. Her şeyi parçalamayı da seviyorum. Bu anlamda mor ve ötesi şarkılarıyla bir zaman akışı çıkarmak benim için muhteşem bir mücadele. Çok çalışkan, sevgi dolu, yetenekli insanlarla bir aradayım. Her gün yeni bir şey öğreniyorum.” dedi. Canan Ergüder, en başından beri projenin içinde olduğunu söyleyerek, “Çok heyecan verici buldum fikri. Bence çok dahice bir fikirdi. Sahneye nasıl konulacak, kimler oynayacak? Uzun süren bir prosedür oldu. Sonucunda da muhteşem bir ekiple çalışma fırsatımız oldu. Çok eğlenceli, bambaşka aranjelerle seyircilerin karşısına çıkıyoruz.” değerlendirmesinde bulundu. Baran Bölükbaşı, bir müzik tutkunu olarak, projede olduğu için çok şanslı ve mutlu hissettiğini belirterek, “Aynı zamanda böyle bir ekiple denk gelebilmenin de mutluluğu içerisindeyim. İlk sahnem ve tiyatrom. Müzik ve tiyatro gibi bu kadar ‘benden’ olan bir işin içinde olduğum için de şanslıyım.” diye konuştu.
“YAKLAŞIK 4 AY ÇOK BÜYÜK BİR EKİPLE PROVA YAPTIK” Beyti Engin de seyircilerden gelen tepkilerin genelde olumlu olduğunu vurgulayarak, şunları kaydetti: “Hepimiz için mutlu edici bir şey çünkü çok fazla emek var. Yaklaşık 4 ay çok büyük bir ekiple prova yaptık. İçinde müziğin böyle yoğun olduğu bir oyunu, kalabalık bir ekiple sahneye çıkarmak bizim için hem muhteşem hem yorucu. Bu ekiple olmasaydı daha yorucu hale gelebilirdi. Bu yüzden bütün çalışma arkadaşlarımıza teşekkür ediyoruz. Onlar sayesinde bu hikayeyi rahatça anlatabiliyoruz.” Şifanur Gül ise gösterinin çok güzel geçtiğini, heyecanlı ve yorgun olduklarını aktararak, “Benim ilk oyunum. Her şey harika gidiyor. İyi ki yapmışım diyorum. Müthiş insanlarla çalışıyorum. O yüzden çok mutluyum.” ifadelerini kullandı.
Uyarlamasını Ayça Seymen, Ömer Fırat Köker ve Seda Güney’in yaptığı müzikalin, müzik direktörlüğünü Kaan Arslan, sahne tasarımını Barış Dinçel, kostüm tasarımını Deniz Bilgili, ışık tasarımını İsmail Sağır, saç ve makyaj tasarımını Murat Polat, hareket tasarımı ve koreografiyi ise Utku Demirkaya üstleniyor.