Arama: Kadın & Moda

Kadın kategorisinde genel olarak Moda başta olmak üzere Kadın’a dair her şey yer almaktadır.

Ses sanatçısı Yıldırım Gürses'in vefatının üzerinden 24 yıl geçti

Türk sanat müziğinin unutulmaz bestekarlarından Yıldırım Gürses, vefatının 24. yılında anılıyor. Yıldırım Beyazıt Gürses adını verdiği bir oğlu olan sanatçı, 18 Kasım 2000’de 62 yaşındayken hayatını kaybetti ve cenazesi Zincirlikuyu Mezarlığı’na defnedildi.

Sanatçı Yıldırım Gürses,’in vefatının üzerinde  24 yıl geçti. Ziraat Bankası memurlarından Nasuhi Bey ile Müeyyet Cevriye Hanım’ın oğlu olan Gürses, 21 Ocak 1938’de Bursa’da dünyaya geldi. Sanatçı, ut çalan babası ve ona şarkılar söyleyerek eşlik eden ablası Cahide Hanım’ın vesilesiyle küçük yaşlardan itibaren müziğe ilgi duymaya başladı. İlk öğrenimini Bursa’nın Yenişehir ilçesinde tamamlayan sanatçı, ilk konserini ilkokulda 7 yaşındayken verdi. Gürses, Çelebi Mehmet Ortaokulu ve Bursa Ticaret Lisesi’nden mezun oldu. Lise yıllarında Türk musikisi çalışmalarını hocası Faruk Üsküdari’nin yönlendirmeleriyle geliştirdi, Türk ve Batı müziği üzerine eğitim aldı. Ankara İktisadi Ticari İlimler Akademisi İşletme Bölümünden 1961’de mezun olan Gürses, 1951’de katıldığı bir yarışmada “Bursa Ses Kralı” seçildi. Sanatçı, 1959’da “Üniversitelerarası Ses Kralı” ödülünü aldı. DEVLET OPERA SINAVINDA TÜRKİYE BİRİNCİSİ OLDU

Henüz 20 yaşındayken Ankara Radyosunun açtığı sınavı kazanan sanatçı, 1961’de girdiği Devlet Opera sınavında Türkiye birincisi oldu ancak 7-8 ay kadar operada çalıştıktan sonra ayrıldı. Sanatçı, verdiği bir röportajda, “İçime Hüzün Doluyor” adlı ilk bestesine ilişkin şunları aktarmıştı: “Zeki Müren’in filmleri geldi Bursa’ya. 4-5 defa gittim Zeki Müren’in filmine. Zeki Müren’i çok kıskandım o zaman. Dedim ki ‘Benim güzel sesim var ama niye ben beste yapamıyorum.’ Musiki Derneğinde arkadaşlarıma anlattım. Bana, ‘Bu bir ilham meselesidir.’ dediler. Şimdi ilham deyince ben de böyle şekilli bir varlık bekliyordum. Gelsin, bana yazdırsın diye. 8-10 yaşlarındaydım. Dedim ‘Bu ilham nasıl gelir?’ Dediler ki, ‘Bol yeşil ve mavi renge bakarsan ilham gelir.’ Ben her gün okuldan gelince saatlerce yeşile ve maviye bakardım.

Bursa’da o tarihlerde Gemlik’in yanında bir Rum köyü vardı. O Rum köyüne gittik. 10 gün falan kalacağız. Babam orasını kiralamış. Güftesiyle bestesiyle bana bir şarkı geldi. O vakit götürdüm Musiki Derneğine çocuklara okudum. Hiçbirini inandıramadım. ‘Bu şarkıyı baban yaptı’ dediler. Yırttım kendimi ‘Bu şarkıyı ben yaptım.’ diye. Kimse inanmadı. Ben de şarkıyı kaldırdım attım. Aradan 30 yıl geçti. Bir gün radyodan çıktım eve geliyorum, bir melodi geldi kulağıma. Aşinalık geliyor ama nereden? Bir anda cız etti içim. Aklım böyle geriye doğru gitti. ‘Bu şarkıyı ben 10 yaşındayken yazmıştım.’ dedim.” TRT Ankara Radyosu sınavını da birincilikle kazanan Gürses, aynı yıllarda kendi bestelerini Kazablanka Gazinosu’nda seslendirdi. Sanatçı, radyodaki çalışma arkadaşı Ayla Özben ile 1962’de evlendi. ALTIN MİKROFON ÖDÜLÜNÜ KAZANDI

Yıldırım Gürses, 1965’te Hürriyet gazetesinin düzenlediği “Altın Mikrofon” yarışmasında, sözü, müziği kendisine ait “Gençliğe Veda” eseriyle birinciliği elde etti. Sanatçı, orkestrasıyla elde ettiği bu başarının ardından Türk müziğinde çok sesliliğe geçiş dönemini başlatmış oldu. Yarışmadan sonra popüler müziğin önemli isimlerinden biri haline gelen Gürses, “Son Mektup”, “Mazideki Aşk”, “Bir Kırık Kalp”, “Bir Garip Yolcu”, “Sonbahar Rüzgarları” eserleri ile başarı yakaladı. Aynı dönem film müzikleri alanında da zirve bir isim olan Gürses, 1980’lerin başında Ajda Pekkan için hazırladığı “Affetmem Asla Seni” albümü ile ün kazandı. Aynı albümde yer alan “Dertliyim Arkadaş”, “Eller Eller” ve “Gül Dudaklım”, sanatçının ses getiren şarkıları oldu. Sanatçının “Mevsimler Yas Tutup Çöller Ağlasın”, “Liseli Kız”, “Çal Kanunum Çal” ve “Mazideki Aşk” eserleriyle Arif Nihat Asya’nın “Fetih Marşı” şiirine getirdiği yorumu büyük ilgi gördü. “Hoş Sada” albümü 1980’li yıllarda Türkiye’de en çok satılan albümler arasında yer alan Gürses, Emel Sayın ile kendi bestelerinden oluşan ve müzik direktörlüğünü üstlendiği “Neşe-i Muhabbet Müzikali”nde sahne aldı. SANAT KARİYERİ BOYUNCA 500’DEN FAZLA ÖDÜL ALDI

Ekibi ile 1986’da Türkiye Musiki Eseri Sahipleri Meslek Birliğini (MESAM) kuran Gürses’in en iyi şarkılarından oluşan “Anılarla Yıldırım” albümü ise 1999’da yayımlandı. Sanat kariyeri boyunca 500’den fazla ödül alan sanatçı, 30’a yakın albüm ile 300’ün üzerinde besteye imza attı. Yıldırım Beyazıt Gürses adını verdiği bir oğlu olan sanatçı, 18 Kasım 2000’de 62 yaşındayken hayatını kaybetti ve cenazesi Zincirlikuyu Mezarlığı’na defnedildi.

Read More

Sahilden toplayıp sanat eseri haline getiriyor... Taşı konuşturan kadın!

Arnavutluk’un başkenti Tiran’da yaşayan Erieta Gajtani, ülkesindeki sahillerden topladığı taşları sanat eseri haline getiriyor.

Evini bir “sanat atölyesine” çeviren 60 yaşındaki Gajtani, 8 yıldır ülkesindeki farklı şehirlerdeki sahillerden topladığı taşlardan yaptığı sanat eserleriyle ülkede “taşı konuşturan” kadın olarak biliniyor.Özellikle taştan yaptığı portreleriyle ün kazanan Gajtani’nin eserleri arasında yine taştan yaptığı doğa manzaraları, tarihi yapılar, bina ve şehir silüetleri bulunuyor.
Resim sanatına olan ilgilisinin ilkokul yıllarına dayandığını ve bu tutkuyu kendisine ailesinin işlediğini anlatan Gajtani, “Mozaiğe, acı sanatı ismini verdim. Mozaiklerle çalışmam, ailemde başıma gelen bazı talihsizliklerden sonra başladı.” dedi.”ÖMRÜMÜN SONUNA KADAR DEVAM EDECEĞİM”Gajtani, mozaik sanatına olan ilgisinin artık tutkuya dönüştüğünü, Arnavutluk sahillerindeki taşların bu sanat için çok uygun olduğunu ve kendisini her zaman cezbettiğini belirtti.
Sanat eserlerini büyük bir sevgiyle oluşturduğunun altını çizen Gajtani, “Taşları, onlarla güzel bir şey yaparım düşüncesiyle toplamaya başladım ve sonra bir işe, tutkuya, kaçamadığım, sevdiğim bir şeye dönüştü. Ömrümün sonuna kadar mozaiğe devam edeceğime inanıyorum.” diye konuştu.Gajtani, eserlerinin oluşturduğu taşları Arnavutluk sahil şeridindeki Dıraç, Saranda, Himara, Dhermi, Shengjin ve Velipoja’dan topladığını söyledi.
Eserlerinde tarihe, geleneğe, kültürel mirasa ve doğaya dokunmaya çalıştığını belirten Gajtani, “Taşın kendisi doğadır, doğanın bir parçasıdır.” değerlendirmesinde bulundu.Gajtani, ayrıca eserlerinin bazılarını Tiran’a ithaf ettiğini söyleyerek taşların şekli ve büyüklüğüne göre eserlerinin yapımının bir hafta ila 3 ay sürebildiğini dile getirdi.Taşla çalışmaktan mutluluk duyduğunu ifade eden Gajtani, “Taşla yaptığım çalışmaların ortaya çıkmasıyla, taşın da beni çok sevdiğini düşünüyorum.” ifadesini kullandı.
Read More

Ünlü isimlerden Muazzez İlmiye Çığ paylaşımları:

Türkiye’nin ilk kadın sümeroloğu Muazzez İlmiye Çığ, 110 yaşında hayatını kaybetti. Muazzez İlmiye Çığ’ın vefatının ardından ünlü isimler art arda başsağlığı mesajları yayınladı.

Sümeroloji alanında dünyaca tanınan bilimsel çalışmalara imza atan Muazzez İlmiye Çığ, Mersin’de tedavi gördüğü hastanede 110 yaşında yaşamını yitirdi.  Mezitli ilçesindeki özel bir hastanede rahatsızlığı nedeniyle tedavi gören 1914 doğumlu Sümerolog ve akademisyen Çığ, yoğun bakıma alındı. Çığ, doktorların müdahalesine rağmen hayatını kaybetti.
Ölüm haberini Kaynak Yayınları, “Son Sümer Kraliçesi, değerli yazarımız Muazzez İlmiye Çığ’ı kaybettik” sözleri ile duyurdu.
BAKAN ERSOY’DAN BAŞSAĞLIĞI MESAJIKültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, hayatını kaybeden Sümerolog Muazzez İlmiye Çığ için, “Ömrünü insanlık tarihinin en eski izlerini aydınlatmaya adamış değerli bilim insanımız, araştırmaları ve eserleriyle nesiller boyu hatırlanacaktır.” ifadesini kullandı.Bakan Ersoy, Mersin’de 110 yaşında vefat eden Sümerolog, arkeolog ve dilbilimci Muazzez İlmiye Çığ için sosyal medya hesabından başsağlığı mesajı yayımladı. Türk kültürüne ve tarihine eşsiz katkılar sunan Çığ’ın vefatını derin bir üzüntüyle öğrendiğini belirten Ersoy, mesajında şunları kaydetti:”Ömrünü insanlık tarihinin en eski izlerini aydınlatmaya adamış değerli bilim insanımız, araştırmaları ve eserleriyle nesiller boyu hatırlanacaktır. Kendisine Allah’tan rahmet, ailesine ve tüm sevenlerine sabır diliyorum. Türk bilim dünyasının başı sağ olsun.”
Ünlü isimler Muazzez İlmiye Çığ’ın vefat haberinin ardından art arda başsağlığı mesajları yayınladı. İşte ünlü isimlerin paylaşımları…
GÜLBEN ERGEN
“Cennetinizde huzurla uyuyun.”
HÜLYA KOÇYİĞİT
“Çok kıymetli bir bilim insanı, bir Cumhuriyet kadını olan, sümerolog, yazar Sayın Muazzez İlmiye Çığ’ın vefatını derin bir üzüntüyle öğrendim. Bu dünyadan bir Muazzez İlmiye Çığ geçti. Bedeni aramızda olamasa da hep var olmaya devam edecek. Kendisine Allah’tan rahmet, tüm sevenlerine sabır dilerim.”
TAMER LEVENT
“Muzzez öğretmen kültürün yaşayan tarihi idi. Onu tanıyan ya da tanımayan, kültür kelimesinin ne anlama geldiğini anlamak istiyorsa telefonundan onu arasın onu tanımaya çalışsın. Kültür, insanları tanımak, insanları anlamak demektir. Muazzez öğretmeni biz daha önce çok değerli Harettin Karaca ile birlikte tanımıştık. Seynan’ın programına çıkmıştı. Mersin’de de ziyaret ettik Seynan ile. Şimdi o kültür mirasımız oldu. Yüzyılı aşkın mirasımız, şimdi yaşam modelimiz. Onun yaşamı, düşünceleri, bilgisi, deneyimleri hepimize örnek olacaktır. Hayata onun gibi bakabilmeyi öğrenme çağındayız.”
ZAFER ALGÖZ
“Sümer Kraliçesi.”
SÜHA UYGUR
“Işıklar içinde uyuyun… Size minnettarız…”
Türkiye’nin ilk kadın sümeroloğu Muazzez İlmiye Çığ, 20 Haziran 1914 tarihinde Bursa’da dünyaya geldi.
1926’da sınavla Bursa Kız Muallim Mektebi’ne girdi ve 1931’de, 17 yaşına geldiğinde ilkokul öğretmeni yetiştiren bu okuldan mezun oldu.Yaklaşık beş yıl boyunca,Eskişehir’de öğretmenlik yaptı 1936’da Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Hititoloji Bölümü’ne kaydoldu.1940’ta diplomasını aldıktan sonra, Antik Şark Eserleri Müzesi’nde on yıl sürecek kariyerine, kurumun arşivlerinde tercüme edilmeden ve tasnif edilmeden saklanan binlerce çivi yazılı tablet alanında uzman olarak başladı.1960’ta Heidelberg Üniversitesinde 6 aylık bir çalışma yaptı. 1965’te Roma’da sergilenen Hitit sergisini bu şehirden alarak Londra’ya götürdü. 1972’de emekliye ayrıldı.Emeklilikten sonra bir süre yurtdışında yaşayan Muazzez İlmiye Çığ, 1988’de Philadelphia’daki Asuroloji kongresine katıldı. Prof. Kramer’in History Begins at Sumer adlı kitabını Türkçeye çevirdi ve kitap 1990’da “Tarih Sumer’de Başlar” adıyla Türk Tarih Kurumu tarafından yayımlandı.Topkapı Müzesi Müdürü M. Kemal Çığ ile 1940 ve 1983 yılları arasında evli olan Muazzez İlmiye Çığ’ın 2 kız evlat sahibi.Sümer ve Asur uygarlıkları üzerine çalışmalar yapan Türk arkeolog, dilbilimci ve yazar, Türkiye’de kadın haklarının önde gelen savunucularından biri olarak biliniyordu.
Read More

Alfabeden sonra sözlük! Türk devletleri sanatta da ortak dil kullanacak

Alfabe başta olmak üzere birçok konuda ortak kullanım alanlarını hayata geçiren Türk devletleri, sanat alanındaki kelimelerle ortak sanat sözlüğü ve ortak marş projelerini de hayata geçirecek.

Türk dünyası, sözlük ve marşla sanatta da ortak dil kullanacak.

Sözlük çalışmasına ilişkin açıklamalarda bulunan Türk Devletleri Sanat Üniversiteleri Birliği Dönem Başkanı ve Ankara Müzik ve Güzel Sanatlar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erhan Özden, İbn-i Sina’nın tıpla ilgili eserinde olduğu gibi sanat alanında da ansiklopedik bir çalışma yapılacağını söyledi. “Sanatın bütün alanlarında ortak bir literatür kazandırma amacıyla çalışılmaya başlanmış bir sözlük.” diyen Özden, sözlüğün Türk Devletleri Sanat Üniversiteleri Birliğince kurulan heyetin çalışmasıyla uzun soluklu bir zaman diliminde ortaya çıkacağını bildirdi. Özden, “Herhangi bir sanat alanındaki terimlerin bütün Türk Devletleri’nde kullanılan kelimeleri ve ilerleyen süreçte ortak bir kelime, ortak bir payda, kısaca ortak bir terimsel literatürde buluşma amacıyla ortaya çıkmış olan bir çalışma.” ifadelerini kullandı.

Birbirinden bağımsız sanat alanlarında bir sözlük bütünü oluşturulacağını belirten Özden, ansiklopedinin her bir alanının farklı bir sanat dalına ait bir sözlük olacağını anlattı. Bu sözlükte yer alacak ve sanatın temsil gücünü ortaya koyan kelimelerin Türk halklarındaki karşılığına dikkati çeken Özden, kelimelerin kökenine inerek Türk dünyasındaki ortak dil birliğine paralel olarak ortak sanat literatürü, sanat dili birliğini tesis etmeyi amaçladıklarını kaydetti.

ORTAK MARŞ HAZIRLANACAK Sözlüğün yanı sıra üye ülkeleri temsil edecek ortak marş çalışmalarının da bulunduğu bilgisini veren Özden, her ülkenin kendine ait ve kendi kimliğini yansıtan marşının bulunduğunu, ortak marşta ise Türk milletinin geçmişten ilham alınmış kendine özgü yapısının söz ve melodiyle anlatılacağını belirtti. Özden, “Türk Devletleri’ne üye olan soydaşlarımızın ortak olarak anlayabileceği dilde yazılmış, bize ilham verecek bir marş. Yani milli ve manevi duygularımızı pekiştirecek, müziğin birleştirici gücünü ortaya koyacak ortak bir marş.” ifadelerini kullandı. Marşın, kurulacak heyetin ortak görüşleri doğrultusunda belirlenecek bir besteciye yaptırılacağını aktaran Özden, “Bunun söz kısmı da sözlük kısmında çalışılacak bütün sanat dallarındaki en ortak, yani herkese hitap eden, herkeste karşılığı olan kelimelerin daha çok kullanıldığı bir marş şeklinde karşımıza çıkacak.” dedi. Prof. Dr. Özden, sözlük çalışmasının “birkaç yıl içerisinde” marşın ise bundan daha kısa bir sürede tamamlanmasını beklediklerini sözlerine ekledi.

Read More

İDOB'un Requiem konseri AKM'de müzikseverlerle buluştu

Giuseppe Verdi’nin eseri “Requiem”, Atatürk Kültür Merkezi (AKM) Türk Telekom Opera Salonu’nda seslendirildi.

İstanbul Devlet Opera ve Balesi (İDOB), İtalya Büyükelçiliği ve İtalyan Kültür Merkezinin iş birliğiyle gerçekleştirilen konserde, soprano Evren Ekşi, mezzosoprano Ezgi Karakaya, tenor Aydın Uştuk ve bas Ferruccio Furlanetto solist olarak sahneye çıktı. Melodileri ve güçlü orkestrasyonu ile dikkati çeken eserde, Andrea Francesco Solinas yönetimindeki İDOB’un geçişleri ve Paolo Villa yönetimindeki İDOB korosu tarafından seslendirilen koro partileri seyircilerden ilgi gördü. Konserin dinleyicileri arasında Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Fecir Alptekin, İtalya Büyükelçisi Giorgio Marrapodi, İtalyan Büyükelçiliği Kültür Ataşesi Maria Luisa Scolari, İtalya İstanbul Başkonsolosu Elena Clemente, Konsolos Irene Pastorino ve İstanbul İtalyan Kültür Merkezi Müdürü Salvatore Schirmo yer aldı.

Read More

Okan Bayülgen'in kaleme aldığı Drakula oyunu ilk kez sahnelendi

Okan Bayülgen’in yeniden kaleme aldığı “Drakula” oyunu, Mart 2025’e kadar sahnelenecek.

İrlandalı ünlü yazar Bram Stoker’ın unutulmaz eseri “Drakula” romanındaki karakterlerden hareketle Okan Bayülgen’in yeniden kaleme aldığı ve yönettiği “Drakula” oyunu izleyicilerle buluştu. BKM ve Kabare Dada’nın ortaklığında sahnelenmeye başlanan ve prömiyeri Maximum Uniq Hall’da gerçekleştirilen oyuna yoğun ilgi gösterildi. Bayülgen’in Drakula’yı, bugüne kadar birçok sinema filmine de konu olan vampir avcısı “Van Helsing” karakterini Hayko Cepkin’in canlandıracağı oyunun gelecek yıl marta kadar olan biletleri satışa çıktı. Şef Kemal Alpan’ın yönetimindeki oyundaki orkestrada ünlü caz piyanisti Uraz Kıvaner, caz davulcusu Ayhan Öztoplu, gitarist Sertan Küley ve Kurtalan Ekspres’in bas gitaristi Ahmet Güvenç yer alıyor.

KADRODA KİMLER VAR? Bayülgen, Drakula’yı yeniden yazarken hikayeyi romanın 77 yıl sonrasına taşıyor. Oyunda ayrıca Gizem Erdem, Nihal Usanmaz, Gökşen Ateş, Devrim Özder Akın, Korhan Başaran, Cüneyt Üstün, Su Sonia Herring, Onur Şenol, Dilay Yıldız ve Gürdal Tak rol alıyor. Oyunun izleyicilerle buluşacağı diğer tarihler şöyle: “Bugün Maximum Uniq Hall, 6-8 Aralık Maximum Uniq Hall, 16-17 Aralık Bursa Merinos Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi Osmangazi Salonu, 21-23 Aralık Ankara Congresium, 15-16 Ocak 2025 ile 22-23 Ocak 2025 Maximum Uniq Hall, 27 Ocak 2025 Zorlu Performans Sanatları Merkezi (PSM), 10, 11 ve 27 Şubat ile 12, 13 ve 27 Mart Maximum Uniq Hall.”

Read More

Antalya Devlet Senfoni Orkestrası'ndan

Antalya Devlet Senfoni Orkestrası (ADSO), Antalya Atatürk Kültür Merkezi (AKM) Aspendos Salonu’nda gerçekleştirdiği konserle Rus romantik dönem müziğinin devlerini Antalyalı sanatseverlerle buluşturdu.

Şef Gürer Aykal yönetimindeki konserde, neslinin önde gelen keman virtüözlerinden ve George Enescu Keman Yarışması birincisi Valery Sokolov, Piyotr İlyiç Çaykovski’nin Keman Konçertosunu ADSO eşliğinde başarıyla seslendirdi. Konserin ikinci yarısında ise ulusal halk müziğini yücelten büyük Rus besteci Vasily Kalinnikov’un 2. Senfonisi, Antalya’da ilk kez dinleyicilerle buluştu. Gürer Aykal, konser sonunda izleyicilerin yoğun alkışları eşliğinde orkestradaki enstrüman gruplarını ayrı ayrı selamlamaya davet ederek, sanatçıları tebrik etti. Yaptığı konuşmada, hazırlanması ve seslendirilmesi büyük emek gerektiren konsere katılımları için izleyicilere teşekkür eden Aykal, gelecek hafta düzenlenecek “Öğretmenler Günü Konseri”ne sanatseverleri davet etti.

ADSO’nun 25. yıl periyodik konserleri kapsamında, 22 Kasım Cuma akşamı saat 20.30’da AKM Aspendos Salonu’nda düzenlenecek konserde, Gürer Aykal yönetimindeki Antalya Devlet Senfoni Orkestrası, Devlet Çoksesli Korosu ile birlikte, Türk müziğinin büyük ustası Ahmed Adnan Saygun’un “Yunus Emre Oratoryosu”nu seslendirecek.

Konserde, Soprano Mine Kurtoğlu, Alto Aylin Ateş, Tenor Ufuk Toker ve Bas Tuncay Kurtoğlu solist olarak yer alacak. 150 orkestra ve koro sanatçısının yer alacağı konser, sanatseverlere unutulmaz bir müzik şöleni sunacak.

Read More

Görsel Şahitler: Zamanı Durduran Ustalar sergisi açıldı

Fotoğraf sanatçısı Deniz Kalaycı’nın “Görsel Şahitler: Zamanı Durduran Ustalar” sergisi sanatseverlerle buluştu. Sergi, 28 Kasım’a kadar görülebilecek.

Dr. Kadir Topbaş Kültür Sanat Merkezi’ndeki sergi açılışında, “Fotoğrafın Renkli Yüzü” Güler Ertan, “Objektifin Bilgesi” Ozan Sağdıç ve “Fotoğrafın Sessiz Şairi” İbrahim Zaman başlıklarıyla, sanatçıların evlerindeki en doğal hallerini konu alan belgesel gösterimi yapıldı. Esenler Belediyesinin destekleriyle gerçekleştirilen ve 41 fotoğrafın yer aldığı serginin açılışına, üç usta sanatçının yanı sıra çok sayıda sanatsever katıldı. “BELKİ HAYATIM BOYUNCA YAŞAYAMAYACAĞIM ANLAR OLDU” Kalaycı, Türkiye’nin fotoğraf tarihine ışık tutan Prof. Dr. Güler Ertan, İbrahim Zaman, Ozan Sağdıç’ın hayatlarını, fotoğrafa olan tutkularını, eşleriyle olan iletişimlerini, aşklarını, sevgilerini ve şiirlerini fotoğraflara yansıtmaya çalıştığını söyledi.

Kalaycı, projenin farklı bir çalışma olduğuna işaret ederek, “Bugüne kadar hep hocalarımızın yaptığı çalışmalar sergileniyordu. Ben onların o deklanşörün arkasında kalan tutkularını fotoğraflarımda yansıtmaya çalıştım. Aynı zamanda belgesel çalışmasını kısa röportajlar halinde hazırladım. Belgeseli hazırlarken inanılmaz mutlu oldum. İnanılmaz tecrübeler yaşadım. Belki hayatım boyunca yaşayamayacağım anlar oldu.” dedi. Fotoğraflarda insan hikayeleri anlatmayı sevdiğini belirten Kalaycı, “Hocalarımın da söyleşilerine katıldığımda onların hayatlarını merak ettim. Nasıl yaşadılar? Nasıl bu noktaya geldiler? Nasıl bu kadar iyi pozisyonlarda olabildiler? Nasıl Türkiye tarihine fotoğraf alanında ışık tutabildiler? Bunu merak ettiğim için araştırmalara başladım. Sonra ilk Güler hocamla başladım. Sonra İbrahim Hocamı ve Oğuz Hocamı çektim.” diye konuştu. Ozan Sağdıç ile proje başındaki diyaloglarını aktaran Kalaycı, şunları kaydetti: “Projemizden bahsettiğimde, ‘ben Ankara’da oturuyorum gelebilir misin’ dedi. Ben de ona ‘hocam siz Van’da da olsanız, ben sizi çekerim’ dedim. Birlikte çok keyifli, çok güzel anlar yaşadık. Aynı zamanda hocaların eşlerini de çektiğim için inanılmaz derecede farklı ve güzel bir çalışma oldu. Tamamen günlük akış içerisinde yemek yemelerinden, Güler Hoca’nın kendi kıyafetlerini kendi tasarlayıp dikmesinden, İbrahim Hoca’nın o heyecanından, evdeki rutininden, yine aynı şekilde Ozan Hocamız eşiyle, çocuğuyla olan ilişkisini fotoğraf karelerine yansıtmaya çalıştım.” “BU SÜRPRİZİ ÇOK BEĞENDİM” Ozan Sağdıç da sergi için Ankara’dan geldiğini dile getirerek, “Sergiyi herkes gibi ben de ilk defa görüyorum. Deniz Hanım’ın bir süre önce gelip Ankara’da tespit ettiği hayatımla ilgili fotoğraflar var burada. Benim için de sürpriz oldu. Bu sürprizi çok beğendim. Gayet güzel fotoğraflar var. Kendisini tebrik ediyorum. Benim için de çok değerli şey oldu.” ifadelerini kullandı. Sergiyi ziyaret edenlerin, hakkında fikir sahibi olacağını aktaran Sağdıç, şöyle devam etti: “‘Duayenler’ diye bir laf vardır. Uydurulmuş o laf. Çünkü duayen bir tek kişiye denir. Yani bir mesleğin en büyüğüne denir. Şu anda yaş bakımından ve müktesebat bakımından ben gerçek bir duayenim Türkiye’de. Çünkü yaşım 90. 70 yıllık bir fotoğraf tecrübem var. Cumhuriyet’in 101. yılında böyle bir manzara arz ediyoruz. Görenlere, bakanlara, seyredenlere mutluluklar diliyorum. Güzel bir sergi olmuş.” “SEVGİ OLDUĞU ZAMAN HER ŞEY BİR BÜTÜN OLARAK ORTAYA ÇIKAR” Güler Ertan ise Deniz Kalaycı’nın sergiyle sanat dilini ortaya koyduğunu söyleyerek, “Sevgi olduğu zaman her şey bir bütün olarak ortaya çıkar. Deniz Hanım’ı 15 senedir tanırım. Fotoğraf sanatını nereden nereye getirdiğini, bunun da sevgiyle olduğunu, her işi sevgiyle yaptığına inanıyorum. Kendini canı gönülden kutluyorum.” şeklinde konuştu. İbrahim Zaman da fotoğrafın, dijital sanatın ve yapay zekanın gelişimini anlatarak, fotoğrafın sadece sanat olmadığını bir araya gelmenin de önem kazandığını dile getirdi. “Görsel Şahitler: Zamanı Durduran Ustalar” sergisi, 28 Kasım’a kadar görülebilecek.

Read More

Anadolu Opera ve Bale Festivali 7 Aralık'ta başlıyor

İlk kez düzenlenecek Anadolu Opera ve Bale Festivali, 7 Aralık’ta Şırnak’ta başlayacak.

Kültür ve Turizm Bakanlığından yapılan açıklamaya göre, Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğünce Anadolu’yu sanatın birleştirici gücüyle buluşturmak amacıyla düzenlenecek festival, Türkiye’nin dört bir yanında kültürel zenginlikleri evrensel sanatlarla harmanlayacak. Anadolu Opera ve Bale Festivali, 2024-2025 sanat sezonunda 23 farklı şehirde ücretsiz olarak düzenlenecek ve operadan baleye, müzikalden modern dansa, çocuk oyunlarından konserlere geniş bir yelpazede temsiller sunacak. Festival, 2024’te 5 şehirde 14 temsil ve 2025’te 18 şehirde vereceği temsillerle sanatseverlerle bale, opera ve çok sesli müziği buluşturacak. İLK DURAK ŞIRNAK

İlk olarak 7-8 Aralık 2024 tarihlerinde Şırnak’ta perdelerini açacak festival, 8-10 Aralık’ta Erzincan, 12-13 Aralık’ta Kırklareli, 13-14 Aralık’ta Ardahan ve 15-17 Aralık’ta Hatay’da düzenlenecek temsillerle izleyicilere ulaşacak. Bu kapsamda bale, müzikal, modern dans, çocuk oyunları ve konserlerin bulunduğu 13 eser, 14 temsille sanatseverlerle buluşacak. YETENEK TARAMALARI YAPILACAK

Festival kapsamında “Yetenek Her Yerde” sloganıyla her şehirde yetenek taramaları da gerçekleştirilecek. Çocuk ve genç yeteneklerin keşfedilmesi amacıyla düzenlenecek etkinliklerle, genç sanatçılara eğitim ve atölye imkanı sunulacak. Festivale ilişkin detaylar, 18 Kasım Pazartesi günü Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü Ankara Opera Binası Sahnesi’nde düzenlenecek tanıtım toplantısıyla kamuoyuyla paylaşılacak. Anadolu Opera ve Bale Festivalinin tanıtımını, Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürü ve Genel Sanat Yönetmeni Tan Sağtürk yapacak.

Read More

İDOB, Giuseppe Verdi'nin Requiem eseriyle AKM'de konser verecek

İstanbul Devlet Opera ve Balesi (İDOB), İtalya Büyükelçiliği ve İtalyan Kültür Merkezi iş birliğiyle Atatürk Kültür Merkezi (AKM) Türk Telekom Opera Salonu’nda konser verecek.

Giuseppe Verdi’nin unutulmaz eseri “Requiem”in seslendirileceği konser, yarın müzikseverlerle buluşacak. Andrea Francesco Solinas yönetimindeki İDOB Orkestrası ile Paolo Villa yönetimindeki İDOB Korosuna, İtalyan opera sanatçısı Ferruccio Furlanetto eşlik edecek.

Konserde, soprano Mine Kurtoğlu, mezzosoprano Ezgi Karakaya ve tenor Efe Kışlalı da solo seslendirecek. “BU PARÇAYI SESLENDİRMEK BENİM İÇİN BÜYÜK BİR AYRICALIK”

AA muhabirine konuşan İtalyan opera sanatçısı Furlanetto, 1990’lı yıllarda İstanbul’da konser verdiğini ve bu muhteşem şehre geri dönmüş olmaktan büyük mutluluk duyduğunu söyledi. Giuseppe Verdi’nin sansasyonel eseriyle AKM’de sahne alacaklarını belirten Furlanetto, şunları kaydetti: “Böylesine etkileyici bir eserle burada olmak benim için çok anlamlı. Verdi, benim yüreğime hitap eden bir besteci. Kendisi çok dindar bir insan olmasa da böylesine saf insan sesi için, başka hiçbir şeyle daha iyi ifade edilemeyecek bir eser yaratmayı başarmış. Bu eseri hissedebilmek için öncelikle onu kendi bedeninizde, sözlerde ve seslerde yaşamalısınız. Bu parçayı uzun zamandır seslendirme şansına sahip oldum ve bu benim için büyük bir ayrıcalık. Bu ayrıcalığı burada bir kez daha yaşamaktan dolayı çok mutluyum.” “ÖNCELİKLE KENDİNİZE DÜRÜST OLMANIZ GEREKİYOR” Furlanetto, insanların kalbine ulaşmayı ve onlara sevgi, saflık, dostluk mesajı iletmeyi çok önemsediğinin altını çizerek, “Öncelikle kendinize dürüst olmanız gerekiyor. Bir şey söylediğinizde, sözleri güzel bir müzikle birleştiriyorsanız, bunu gerçekten içinizde hissetmelisiniz. Bunu yaparsanız, besteciye ve dinleyiciye tamamen dürüst bir şekilde yaklaşmış olursunuz. Bu insanların kalbine ulaşmanın tek yoludur.” dedi. İDOB Orkestrası ve Korosu hakkında da yorum yapan usta sanatçı, “Bu harika bir topluluk ve burada muazzam bir akustik bekliyorum. Sahnede duyduğumuz tınılar mükemmel olacak ve bu yeni opera salonu gerçekten muhteşem. İstanbul’daki insanların bu yeni opera salonunu çok beğeneceğine eminim. Çünkü gerçekten harika bir atmosfer sunuyor.” diye konuştu. “SANATSEVERLERİ BAŞKA BİR DÜNYAYA GÖTÜRECEĞİZ” İDOB Korosu şefi Paolo Villa ise müzikseverleri çok güzel bir konserin beklediğine dikkati çekerek, “Requiem, Verdi’nin çok büyük bir eseri ve benim için çok önemli. Çünkü koro burada önemli bir role sahip. Hepimiz için çok zor bir eser, çok uzun ve konsantrasyon gerekiyor.” ifadelerini kullandı. Villa, bas solist Ferruccio Furlanetto’yu kendi çocukluğundan beri tanıdığını belirterek, “Teatro alla Scala’da çok defa izledim. Bir konserde onunla çalışmak benim için bir hayaldi. Umarım çok seversiniz. Çok güzel ve derin bir eseri seslendirecek. Verdi, bu eseri meşhur yazar Alessandro Manzoni için yazmış. Sanatseverleri başka bir dünyaya götüreceğiz. Bu müzik başka bir dünyadan geliyor.” değerlendirmesini yaptı.

Giuseppe Verdi’nin “Requiem”i, klasik müzik otoritelerince yalnızca bir ağıt değil, aynı zamanda varoluşun derinliklerine inen destansı bir yolculuk olarak tanımlanıyor. Eserin melodileri ve güçlü orkestrasyonu, dinleyicileri ölüm ve ötesi üzerine düşünmeye davet ediyor.

Read More