Türkiye, yasa dışı yollarla yurt dışına çıkarılan, yaklaşık 50 yıldır iadesi için çalışma yapılan Burdur’daki Boubon Antik Kenti kökenli 2 bronz heykel başı ve anıtsal boyutlarda 1 bronz kadın heykelinin yanı sıra 1 mücevher parçası ve Osmanlı dönemine ait 2 hançerin de aralarında olduğu 14 arkeolojik ve etnografik eseri daha ana vatanına kazandırdı.
Arama: Kadın & Moda
Kadın kategorisinde genel olarak Moda başta olmak üzere Kadın’a dair her şey yer almaktadır.
31. Uluslararası Aspendos Opera ve Bale Festivali’ne 12 binin üzerinde izleyicinin katılması hedefleniyor.
Devlet Opera ve Balesi (DOB) Genel Müdürlüğünce Antalya’da bu yıl 31’incisi düzenlenen “Uluslararası Aspendos Opera ve Bale Festivali”, yarın perdelerini aralayacak. Aspendos Antik Tiyatrosu ev sahipliğinde Giuseppe Verdi’nin 3 perdelik “Aida” operasıyla başlayacak festival, 26 Eylül’e kadar devam edecek. DOB Genel Koordinatörü ve sanatçısı Oğuz Sırmalı, AA muhabirine, festivalin 31 yıldır Aspendos Antik Tiyatrosu’nda birbirinden özel opera ve baleleri, uluslararası toplulukları seyircilerle buluşturduğunu söyledi. Bu yıl yine titizlikle çalışarak çok özel bir festival hazırladıklarını belirten Sırmalı, “Aspendos’u özel kılan 2 bin yıllık antik tiyatroda oynanması, sahnesi ve izleyici kapasitesinin çok büyük olması. Dolayısıyla burada klasik müzik ve opera repertuvarının en büyük, en görkemli eserlerini sahneleyebilme fırsatı yakalıyoruz. Bu yıl yine çok özel bir festival hazırladık. Örneğin bu sene yine ‘Aida’ operasını, ‘Kuğu Gölü’ balesini sahneleyeceğiz. Bunlar çok dev prodüksiyonlar, büyük bütçeli ve sanatsal olarak çok üst düzeyde eserler.” diye konuştu. “İZLEYİCİ SAYIMIZ HER GEÇEN YIL ARTIYOR”
DOB Genel Müdürlüğünün tüm festivallerinde en görkemli eserleri seyirciyle buluşturduğunun altını çizen Sırmalı, Aspendos’un da Avrupa’da ve dünyada bulunduğu yer itibarıyla en büyük festivallerden biri olduğunu vurguladı. Festivalin Türk sanatseverlerin yanı sıra yabancı turistlerden de ilgi gördüğüne değinen Sırmalı, şöyle devam etti: “Kente tatil yapan turistlerimiz böyle bir sanatsal festivali kaçırmak istemiyor. Kar amacı güdülmediği için ücretlerimiz Avrupa’daki emsallerine oranla biraz daha düşük durumda çünkü bizler sanatı halka ulaştırma hedefiyle bu çalışmaları yürütüyoruz. İzleyici sayımız her geçen yıl artıyor. Her yıl daha iyisini yapmaya çalışıyoruz. Geçen yıl Aspendos’ta yaklaşık 11 bin 300 seyirci ağırlamıştık. Bu sene 12 bin seyircinin üzerine çıkmayı hedefliyoruz.” “ÇOK GÖRKEMLİ VE YOĞUN BİR PROGRAM HAZIRLADIK” Antalya DOB Müdürü ve Festival Başkanı Akın Ulutaş ise 1994’ten bu yana düzenlenen festivalin Avrupa’nın 6 büyük festivalinden biri olduğunu söyledi. Seyirciyle buluşmayı heyecanla beklediklerini belirten Ulutaş, “Bu yıl yine sanatseverlerimiz için çok görkemli ve yoğun bir program hazırladık. 13 Eylül’de açılışı görkemli ‘Aida’ operasıyla yapacağız. Ardından ‘Opera Gala Gecesi Konseri’ ve ‘Kuğu Gölü’ balesi sahnelenecek. Dünyaca ünlü Kazakistan Astana Bale Topluluğu festivalde ‘Carmen ve Tango Ateşi’ eserini sergileyecek. Festivalimizin finalini ‘Tosca’ operasıyla yapacağız. Festivalde yurt dışından 3 solist sanatçı da bizlerle olacak. Bu yıl ‘Aida’ ve ‘Tosca’ operalarında dünyaca ünlü yabancı solist sanatçılarımızı ağırlayacağız.” ifadelerini kullandı. Her yıl dünyaca ünlü opera sanatçılarını davet ederek festivali çeşitlendirdiklerine dikkati çeken Ulutaş, ilerleyen yıllarda yabancı sanatçıların yer aldığı temsilleri artırmayı hedeflediklerini kaydetti. Ulutaş, bu yıl DOB bünyesindeki festivallerin izleyici sayısında rekorlar kırdığına değinerek, sözlerini şöyle tamamladı: “Bu sene tüm festivallerimiz rekora koşuyor. Yılın son festivali de Aspendos olacak. Bu sene 11 bin izleyici sayısını geçmeyi, her sene olduğu gibi rekoru hedefliyoruz. Zaten son 3 sezondur hep rekor seviyeye ulaşmıştık. Festivalle ilgili yoğun bir tanıtım çalışması yürüttük. Sadece kentimizde değil, çevre illerde hatta İstanbul’da bile festivalin 40 lokasyonda tanıtımı yapılıyor çünkü Antalya Türkiye’nin turizmde gözbebeği olduğu için festival kültür turizmine de katkı sağlıyor. O yüzden tüm Türkiye’den, kentimizden yerli ve yabancı turistler katılım sağlıyor.”
2024 MTV Video Müzik Ödülleri, dün gece düzenlenen törenle sahiplerini buldu. Müzik dünyasının en iyilerinin seçildiği geceye 9 ödülle Taylor Swift damga vurdu. İşte MTV Video Müzik Ödülleri’nin kazananları…
Fatih Belediyesi tarafından Sanat Sokağı’nda kurulan Sahaflar Çarşısı, kitap tutkunlarına nadide eserleri, orijinal baskıları ve ilk baskı kitapları bulma fırsatı sunuyor.
Fatih Belediye binasının hemen yan sokağında gerçekleştirilen etkinlik, 15 Eylül’e kadar kitapseverleri konuk edecek. Etkinliğe katılan sahaflardan Altan Akkuş, Cevat Besi ve Yusuf Başder, sahaflık geleneğinin geçmişten bugüne geçirdiği değişimini ve etkinliğe olan ilgi ve beklentilerini AA muhabirine anlattı. Aheste Sahaf’ın sahibi Altan Akkuş, 2002’de emekli olduktan sonra sahaflığa başladığını belirterek, “Büyük fuarlara katıldım. Büyük sahaflarda çalıştım. Günümüzdeki en büyük problem sahafların gelirinin az, giderinin çok olmasıdır. Bu da kiralardan kaynaklanıyor. Bu yüzden sahafların çoğu, merkezi yerlerdeki dükkanını kapatıp, evinde, internette bu işi yapmaya çalışıyor. Bu da müşteri ilişkilerini olumsuz etkiliyor.” dedi. Belediyelerin yer tahsis ederek sahaf etkinlikleri yapmasının önemini vurgulayan Akkuş, her sene 4-5 festivale katılabildiğini söyledi. Akkuş, kitap maliyetlerinin yükselmesinin sahaflara yönelimi artırdığını aktararak, şu bilgileri verdi: “Sahaflıkta önemli olan müşterinin istediği kitabı bulmak değil, aradığı kitaba benzer, belki daha çok bilgi içeren diğer kitapları gösterip ona yardımcı olmak. İnternet satışıyla bu ortadan kalkıyor. Bütün araştırmacı ve akademisyenler, sahafların ellerindeki o eski kitaplardan faydalanıyor.” Sahaflar Çarşısı etkinliğine geçen sene de katıldığını söyleyen Akkuş, etkinlikle beraber panel ve sempozyum gibi programlar düzenlenirse ilginin daha da artabileceğini ifade etti. “ÇARKI DÖNDÜREBİLMEMİZ İÇİN GÖRÜNÜR OLMAMIZ LAZIM”
Senan Sahaf’ın sahibi Cevat Besi de sahaflığı “kültür aktarıcısı” olarak tanımlayarak, “İstanbul’un 20 milyonluk bir metropol olduğunu göz önüne aldığımızda, bence İstanbul’da yeterince sahaf yok. Mevcut olanın da gerçekten sahaflık kavramını karşıladığından emin değilim. Bundan kendimi hariç tutmuyorum. Sahaflık mefhumu daha kutsal daha yüce bir şey.” ifadelerini kullandı. Belediyeler tarafından yapılan sahaf etkinlikleriyle halkla doğrudan temas imkanı bulduklarının altını çizen Besi, özellikle gençlerin sahaflarla tanışmasına önem verdiğini dile getirdi. Besi, gerçek kitap tutkunlarının bu etkinlikleri takip ettiğini ve önemsediğini vurgulayarak, şunları kaydetti: “Sahaflıkta ilişkinin devamlılığı vardır. Bu etkinlikler yeni insanlar ve dostlar kazanmamıza vesile oluyor. Görünürlüğümüzün artması açısından yapılabilecek şeyler var. 2008’de Beyoğlu Belediyesi ile meydanlara çıkmaya başladık. Bu tür etkinliklerin arttırılması gerekiyor. Çarkı döndürebilmemiz için görünür olmamız lazım. Bu tür etkinlikleri artırmalarını isteriz.” Çınar Sahaf’ın sahibi Yusuf Başder ise kitaba rağbetin azaldığını kaydederek, “Mesleğe başladığım dönemdeki kitap okuma oranıyla şu anki arasında bir uçurum var. Yine de gençlerden okuyanlar var.” diye konuştu. Sahaflığa ve sahaflara olan ilginin azaldığına işaret eden Başder, “Sahaflar olarak belediyelerden fuar ya da festival gibi etkinlikler bekliyoruz. Hatta büyük meydanlarda yapılsa daha çok sahaf katılsa daha bir güzel olur diye düşünüyorum.” değerlendirmesinde bulundu.
Lübnanlı yazar ve heykeltraş, ülkenin güneyinde İsrail ordusu ile Hizbullah arasında yaşanan çatışmalara tanıklık eden insanların duygularını yaptığı heykellere yansıtıyor.
Lübnan’ın güneyindeki El-Hebbariye beldesi, İsrail-Hizbullah çatışmalarının yaşandığı yerlerden. İsrail savaş uçaklarının, beldede Cemaat el-İslami’ye bağlı Lübnan Ambulans Cemiyeti Merkezi’ne 27 Mart’ta düzenlediği hava saldırısında 7 ilk yardım görevlisi hayatını kaybetmişti. Hebbariye beldesi sakinlerinden heykeltraş Semir Mansur da kil kullanarak yaptığı büstlere, “savaş atmosferini” yaşayan belde sakinlerinin yüz ifadelerini işliyor. Mansur, bölgeden topladığı kille yaptığı büstlere, hüzünleri, umutsuzlukları ya da azim ve kararlılıklarıyla bölge halkının hikayelerini nakşediyor. Tiyatro ve kısa hikaye yazarlığının ardından eşi vasıtasıyla kil ve heykeltraşlıkla tanışan Mansur, yıllardır bu sanatı icra ediyor. Heykeltraşlığın çok yönlü ve geniş bir dünyasının olduğunu anlatan Mansur, kendisini daha çok kille heykel yapmanın cezbettiğini ve bu maddeye Lübnan’ın güneyinde kolaylıkla ulaşabildiğini ifade etti. Mansur, “Kilin dünyası çok boyutlu olduğu için insanın hayal dünyasının sınırlarını zorluyor. Ona şekil vermeye çalıştığınızda, gerçek dünyada değiştiremeyeceğiniz bir şeyi elinizle şekil vererek değiştirmeniz mümkün oluyor.” dedi.HER BİRİNİN HİKAYESİ VAR Mansur’un evinde kilden yapılmış çok sayıda büst bulunuyor. Hebbariye’de gördüğü insanların yüzlerinin kendisinde bıraktığı izleri heykellerine yansıttığını ifade eden Mansur, her bir “yüz”ün bir hikayesi ve her bir hikayeden de çıkarılacak ders olduğunu söyledi. Heykellerden birisini eline alan Mansur, “Mesela bu yüz, köydeki yaşlı bir teyzeye ait. Bu yüzü farklı açılardan görebilirsiniz; bir anne, komşu ya da gün görmüş yaşlı bir kadın. Bu yüzde aynı anda hem hüznü hem tebessümü, hem de kırışık yanaklarındaki duyguyu görebilirsiniz.” diye konuştu. Mansur başka bir heykelde ise İsrail’in yaklaşık 1 ay önce attığı fosfor bombası nedeniyle Hebbariye’de yanan çam ağaçlarıyla insan yüzünü birleştirdiğini ifade etti. Mansur, söz konusu heykelde, çam ağacının acı çektiğini ve bu “yüz”ün, “beni neden yaktınız” diye sorduğunu kaydetti. Mansur’un şekil verdiği bir başka “yüz” ise 27 Mart’ta gerçekleşen saldırıda hayatını kaybeden ilk yardım görevlilerinden biri oldu. Mansur, bu “yüz”ü insani görevini yaparken saldırıya uğradığı için üzgün bir şekilde tasvir ettiğini anlattı.
Nevşehir’in Göreme beldesinde yaşayan ressam Hatice Abalı, Kapadokya’daki butik otellerin duvarlarını benzeri olmayan tablolara dönüştürüyor.
Doğal, tarihi ve kültürel değerlerin barındığı Kapadokya’ya gelen yerli ve yabancı turistlere konaklama hizmeti sunulan otellerin sanatsal anlamda da zengin görsele kavuşması için kolları sıvayan Abalı, fırça ve boya kullanarak taş duvarları kadın figürleriyle güzelleştiriyor. İlkokul yıllarından beri resme olan tutkusundan vazgeçmeyen, lise, üniversite ve yüksek lisansını da bu alanda tamamlayan Abalı, resimde edindiği tecrübeleri ve yeteneğini bölgedeki tesislerin iç ve dış duvarlarına aktarıyor. Abalı, AA muhabirine, Kapadokya’nın sanatsal anlamda da ön plana çıkabilmesi için çalışmalarını atölyesindeki tuvallerin yanı sıra dış mekanlara da yansıttığını belirtti. Yaptığı resimlerin kişisel ve karma sergilerde yer bulduğunu, atölyesinde tuval ve taş kalıplar üzerine resim çalışmalarını sürdürdüğünü anlatan Abalı, Anadolu’nun kültürel zenginliğini gösterebilmek amacıyla fırça ve boyalarını duvarlarda da kullanmaya başladığını söyledi.
“ESTETİK ALGININ HER YERE GİRMESİ GEREKİYOR” Bölgedeki bazı tesislerin dış duvarlarına çizdiği resimlerin turistlerce beğenildiğine şahitlik etmenin mutluluğunu yaşadığını dile getiren Abacı, şöyle konuştu: “Resim tekniklerini batıdan alıyoruz ama buradaki yorumla ortaya çıkan çalışmayı turistler çok beğeniyor. Çalıştığımız yerleri birçok turist müze sanıp girebiliyor. Osmanlı’dan kalan çiçek bezemeleri ve betimlemeler yapıyorum. Turistler bölgede çok fazla karşılaşmadığı için merakla alanı görmek ve fotoğraflamak istiyor. Estetik algının her yere girmesi gerekiyor. Bölgede buna ihtiyaç var, mekan sahipleri talepte bulunuyor. Genellikle akrilik ve profesyonel sanatsal ürünler kullanıyorum. İşlemim bittikten sonra uzun seneler zarar görmeden kalabiliyor.” Abalı, resim dalındaki teknik eğitimin uygulama sahalarında yeterli olmadığını, deneyimleri sayesinde verimli eserleri ortaya çıkarabildiğini ifade etti. İç ve dış duvarın ebadına göre farklı boyutlarda çalışma yaptığını, bazı resimlerin günlerce emeğin ardından tamamlandığını kaydeden Abalı, “Resimlerin benzeri yok, duvar üzerinde çalışırken anlık kararlarla ortaya çıkıyor. Çizdiğim kadınları belli bir bölgeye atfetmek çok zor. Etnik bir kökene bağlı değiller, tamamen benim hayal gücüm.” diye konuştu. Abalı, benzer çalışmaların, UNESCO Dünya Miras Listesi’ndeki Kapadokya’nın mimari detayları ve görünümleriyle de ilgi çeken bir turizm merkezi olmasının sağlanabileceğine inandığını da sözlerine ekledi.
Görme sorunuyla mücadele ettiğini açıklayan 77 yaşındaki usta sanatçı Sir Elton John ilk kez bir etkinliğe katıldı.
Ünlü müzik grubu Linkin Park’ın solisti Chester Bennington’ın ölümünün ardından gruba Emily Armstrong dahil oldu.
Linkin Park’ın yeni vokalisti, Dead Sara grubundan Emily Armstrong oldu. G Flip, Illenium ve One OK Rock’ın söz yazarı ve yapımcısı olan Colin Brittain de gruba davulcu olarak katılacak.
7 yıl sonra bir araya gelen grup, “From Zero” aynı yeni albümlerini ve “The Emptiness Machine” adlı yeni şarkılarını duyurdu. “The Emptiness Machine” şarkısının “Linkin Park’ın DNA’sını yansıttığı” söyleniyor.
Albüm, grubun baş vokalisti Chester Bennington’ın ölümünden iki ay önce çıkan 2017’deki “One More Light”tan bu yana çıkan ilk çalışma olacak.
Mike Shinoda, Brad Delson, Phoenix ve Joe Hahn’dan oluşan ve iki yeni üyesi bulunan grup, Los Angeles, New York, Hamburg, Londra, Seul ve Bogota’da arena turuna da çıkacak.
Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, İtalyan şef Danilo Zanna ile görüştü.
Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, dünyanın en zengin mutfaklarından biri olan Türk mutfağının uluslararası tanıtımının yapılmasının öncelikli hedefleri olduğunu belirtti. Bu doğrultudaki titiz çalışmalara yönelik değerlendirmelerde bulunmak üzere bugün şef Zanna ile İstanbul AKM’de bir araya geldiklerini aktaran Bakan Ersoy, Zanna’ya teşekkür etti.
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, çocukların Türk masallarını illerine veya türlerine göre okuyup, dinleyebilecekleri ‘Masal Masal Türkiye’ uygulamasının hayata geçirileceğini açıkladı.
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı yaptığı yazılı açıklamada, “Bakanlık ile Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumuna bağlı Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı arasında ocak ayında imzalanan iş birliği protokolünde alınan kararlar doğrultusunda çalışmalar sürüyor. Protokol ile çocukların psikolojik, sosyal, duygusal ve bilişsel gelişimlerinin desteklenmesi başta olmak üzere sosyalleşmelerine katkı sağlanması amacıyla proje geliştirme, sosyal, sanatsal ve kültürel etkinlikler gerçekleştirilmesi amaçlanıyor. Bu kapsamda Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığınca 2019 yılından bu yana yürütülmekte olan ‘Türk Masal Külliyatı Projesi’nde yeni bir uygulama hayata geçiriliyor. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı arasında imzalanan iş birliği protokolü çerçevesinde çocukların masallara kolayca erişebilmesi için mobil uygulama hazırlandı. ‘Masal Masal Türkiye’ adı verilen uygulama sayesinde çocuklar Türk masallarını, illerine veya türlerine göre seçip okuyabilecek. Ayrıca dinlemeyi sevenler için İstanbul Türkçesi ve yöre ağızlarına uygun olarak masallar seslendirilecek. İçerik ve teknik özellikleriyle benzerlerinden bir adım önde olan uygulama, gelen görüş ve öneriler doğrultusunda geliştiriliyor ve yeni Türk masallarıyla zenginleştiriliyor. Sadece Türk çocukları için değil, dünya çocukları için de İngilizce, Almanca, Fransızca, Arapça, Farsça, Rusça, İspanyolca ve Japonca çeviri ve seslendirme çalışmalarına devam ediliyor” denildi. “25 MASAL SESLENDİRİLDİ” Açıklamada, ‘Türk Masal Külliyatı Projesi’nde bugüne kadar 25 masalın İstanbul Türkçesi ve 21 yörenin ağzıyla seslendirildiği belirtilerek, “Mobil uygulama Bakanlık kuruluşlarında görev yapan bakım personeline tanıtılarak devlet himayesindeki çocukların dinlemesi de sağlanacak. ‘Türk Masal Külliyatı Projesi’ kapsamında bugüne kadar 6 bin 210 masal derlenirken, halihazırda 2 bin 333 masal denetimlerden geçip genel okuyucunun erişimine açıldı. 127 Türk masalının daha yeniden yazımı tamamlanırken, seslendirme çalışmaları da bir taraftan devam ediyor. Proje kapsamında 10 masal görme engelli çocuklar için Braille alfabesi ile hazırlandı. Mobil uygulama için hazırlanan masallarda işitme engelli çocuklar için de gerekli altyapı çalışmaları devam ediyor. Bunun yanı sıra çağın gereklerine uygun şekilde masalların animasyona uyarlamaları yapılarak çocuklara ulaştırılacak. Proje ile Türk anlatı geleneğinin önemli bir parçası olan ancak unutulmaya yüz tutan Türk masallarının koruma altına alınıp gelecek kuşaklara eşsiz bir kültür hazinesi bırakılması hedefleniyor” ifadelerine yer verildi. “MASAL MEDDAH ŞENLİĞİ DÜZENLENDİ” Protokol çerçevesinde bu yıl içerisinde tiyatro, kukla, müzik ve diğer güzel sanatlar ile edebiyat alanında çocuklar için çeşitli etkinlikler organize edildiği kaydedilen açıklamada, “Bu kapsamda geleneksel Türk kültürünün önemli unsurlarından olan masal anlatıcılığı ve meddahlık geleneğini yaşatmak ve gelecek nesillere aktarmak amacıyla Masal ve Meddah Şenliği de düzenlendi. Yapılan iş birliğince Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı tarafından gönderilen “Çocuklar için Türk Masallarından Seçmeler” isimli 1500 kitabı içeren 300 masal kitabı seti çocuk bakım kuruluşlarına gönderildi. Devlet himayesindeki 0-8 yaş dönemi çocukların bilişsel gelişimlerinin desteklenmesi amacıyla, devlet himayesi altındaki çocuklara bakım veren personele yönelik Masal Anlatıcılığı Eğitimi Kursu’nun çevrim içi ve ücretsiz şekilde verilmesi konusunda çalışmalar ise devam ediyor” denildi.