İstanbul Sanayi Odası (İSO) Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, “Çağımızda hedeflere ulaşmak ancak ve ancak nitelikli insana yatırım yapmakla mümkün. Bu doğrultuda, üniversite ve meslek lisesi eğitimlerinin nitelikli insan, nitelikli iş gücü ihtiyacına cevap verebilmesi büyük önem taşıyor.” dedi.
İSO Meclisinin nisan ayı olağan toplantısı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan’ın katılımı ve “Çalışma Hayatına Vizyoner Bir Anlayışla Bakarken; Sanayicilerimizin Beklentileri ve Çözüm Önerileri” ana gündemiyle gerçekleştirildi. Toplantıda konuşan Bahçıvan, yüksek ve orta-yüksek teknoloji yoğunluklu imalat sektörlerinde sürdürülebilir rekabet gücü kazanılabilmesi için yüksek verimlilik artışlarını kalıcı olarak sağlayacak politikaların hayata geçirilmesi gerektiğini kaydetti.
“NİTELİKLİ İNSAN EN TEMEL FAKTÖR” Yalnızca istihdamı ya da sermaye stokunu nicel olarak artırmaya dayalı bir büyüme modelinin sürdürülebilirlik sorunlarını çözmek için yeterli olmadığını anlatan Bahçıvan, “Sermaye stoku artışını teknolojiyle buluşturmak, eğitim ve beceri düzeyini geliştirerek çalışanların niteliğini artırmak zorundayız. Erken emekliliği beklenti haline getiren bir toplumla gelişmiş ülke olmamız mümkün değil.
Gelişmiş ülkelerin kalkınma hikayelerine baktığımızda bunu çok net görüyoruz. Teknoloji ve yüksek katma değerli üretimde bilgi ve becerilerini üretime yansıtabilen nitelikli insan en temel faktör olarak karşımıza çıkıyor. Çağımızda hedeflere ulaşmak ancak ve ancak nitelikli insana yatırım yapmakla mümkün. Bu doğrultuda, üniversite ve meslek lisesi eğitimlerinin nitelikli insan, nitelikli iş gücü ihtiyacına cevap verebilmesi büyük önem taşıyor.” ifadelerini kullandı. Türkiye’nin orta vadeli, tutarlı ve sürdürülebilir bir istihdam politikasına acilen ihtiyacı olduğunun altını çizen Bahçıvan, bu ihtiyacın insan kaynağının etkin ve verimli şekilde değerlendirilmesi için YÖK’ün de dahil olacağı bir eğitim planlamasıyla gelecek adına eğitimin her kademesinde mutlaka ele alınması gerektiğini söyledi. “İŞLETMELERİN HEDEFLERİNİ YAKALAYABİLMESİNDEKİ EN KİLİT NOKTA ÇALIŞANLARIDIR” Erdal Bahçıvan, Türkiye’de ilk olarak bu kapsamda her geçen gün daha ciddi bir sorun haline gelen beyin göçünün mutlaka tersine çevrilmesi gerektiğini belirterek, “Eğitim sistemimiz müfredat güncellemelerinden eğitmen yetiştirme politikasına kadar kapsamlı bir reformdan geçirilerek gençlerimizin eğitimden beklentileri yükseltilmeli. Türkiye’nin uzun vadeli bir bakışla önümüzdeki 25-30 yılın iş gücü planlamasını yapması, envanterini oluşturması gerekiyor.
Bu çalışmalar yapılırken de yeni neslin hayattan ve çalışma hayatından beklentileri göz önünde bulundurulmalı. Ayrıca ülkemizde önemli bir gündem maddesi olan yabancı iş gücü de Türkiye’nin sanayisine nitelik, akıl ve değer katacak şekilde bu planlama sürecine dahil edilmelidir. İşletmelerin hedeflerini yakalayabilmesindeki en kilit nokta çalışanlarıdır.” diye konuştu. Geleneksel iş yöntemleri ve İK anlayışının, dijital dönüşümle yeniden şekillenen iş dünyasının ihtiyaçlarına artık cevap veremediğine dikkati çeken Bahçıvan, “Bu yüzden geleceğe yönelik iş tasarımlarını ve çalışan deneyimine öncelik veren yeni nesil çözümleri benimsemek, sürdürülebilir başarıya ulaşmak isteyen işletmeler için olmazsa olmaz.” değerlendirmesinde bulundu. “REFAH TOPLUMUNA ULAŞABİLMENİN YOLU ÜRETİM EKONOMİSİNDEN GEÇİYOR” İSO Yönetim Kurulu Başkanı Bahçıvan, istihdamın sanayiden uzaklaşmaya başladığına işaret ederek, ülkenin kalkınması ve refah toplumuna ulaşabilmenin yolunun üretim ekonomisinden geçtiğini vurguladı. Bahçıvan, iş dünyasının gündemini en fazla meşgul eden konulardan birinin iş davaları olduğunu söyledi. İş davalarında arabuluculuk mekanizmasının 1 Ocak 2018’den itibaren zorunlu hale getirilmesinin son derece faydalı bir uygulama olduğunu ifade eden Bahçıvan, sözlerini şöyle sürdürdü: “İş dünyasının en önemli konu başlıklarından biri de yıllardır dile getirdiğimiz kıdem tazminatıdır. Mevcut kıdem tazminatı sisteminin hem işçiyi hem de işvereni fazlasıyla mağdur eden bir yapı olduğunu düşünüyoruz. İşçi açısından duruma baktığımızda bugün mevcut sistem içinde kıdem tazminatı alabilen işçi oranı yüzde 15’in altında bulunuyor.
Bu nedenle kıdem tazminatında işverenin mevcut yükünün artırılmaması ve oluşturulacak olan yeni modellerin tasarruf sahipleri açısından bir endişe doğurmayacağı temel unsurları çerçevesinde, kıdem tazminatı konusunun gözden geçirilerek reforma tabii tutulmasının zamanı gelmiştir. Üzerinde durmak istediğim bir başka konu da zorunlu istihdam. Firmalarda iş güvenliği uzmanı çalıştırılması yükümlülüğü kabul edilebilir. Ancak faaliyet alanına göre doktor, avukat ve mühendis çalıştırma zorunlulukları özellikle küçük ölçekli firmalarımıza ciddi mali yükler getiriyor. Bu kapsamda, zorunlu istihdam konusunun tekrar gözden geçirilmesinde ve bir çözüme gidilmesinde yarar görüyoruz.”