Arama: Kadın & Moda

Kadın kategorisinde genel olarak Moda başta olmak üzere Kadın’a dair her şey yer almaktadır.

Gerçekliği tartışma konusu olan biyografik filmler

Biyografi türündeki filmler, gerçekte yaşanan olayları her zaman olduğu gibi yansıtmayabilir, birkaç ayrıntı göz ardı edilebilir. Bir film için “Gerçek bir hikayeden uyarlanmıştır” ibaresi kullanılsa da asla yüzde 100 doğru olmaz… Ancak bir hikayeye gerçeği çarpıtmadan anlatmakla, doğrudan yalan söylemek arasında fark var. Şimdiye kadar yapılan bazı popüler biyografik filmler ya dramatik ayrıntıları abartıyor ya da tamamen uydurma bir gerçeklik üzerine kurulu. İşte o filmlerden bazıları…

Şizofreni ve akıl hastalığı gibi rahatsızlıkları bir filmde “görsel olarak” yansıtmak zor bir şey Bu nedenle John Nash’in zihinsel durumu “görsel halüsinasyonlarla” hiç deneyimlemediği bir şekilde süslendi.
Gerçeği tam olarak yansıtmasa da bu en azından hastalığı sinema diline uyarlama açısından anlaşılabilir bir durum. Ancak daha az anlaşılır olan şey Nash ile bir zamanlar matematik bölümü pikniğinde yere fırlatıp ayağıyla boynuna bastırarak şiddet uyguladığı eşi Alicia Larde arasındaki yüceltilmiş aşk.
Başka bir deyişle film, Nash’in muzdarip olduğu akıl hastalığını alıp çok daha kahraman dostu hale getirerek süreçteki her türlü ahlaki belirsizliği etkili bir şekilde ortadan kaldırdı.
Marie Antoinette’in en büyük hatası, saçmalıklardan ziyade kasıtlı tarz seçimleri.
Akla kullanılan modern müzik ve renkler geliyor ama filmin asıl sorunu siyasi bağlamı büyük ölçüde göz ardı etmesi ve sadece kraliyet hayatına odaklanması.
Sonuç iyi yapılmış olsa da ortaya “unutulabilir” bir içerik çıkıyor. Ancak genel olarak başrol oyuncunun davranışları, gerçek hayattaki Marie Antoinette’e şaşırtıcı derecede yakın kurgulanmış.
Biyografik bir filmde başrol Robin Williams gibi bir efsane olduğunda, temsil ettiği karakterden çok kendisine benzeme ihtimali yüksek. Bu sadece Patch Adams için değil, Günaydın Vietnam’daki DJ karakteri için de geçerliydi.
Patch Adams filmi, gerçek hayattaki doktorun insani yardım çalışmalarına yüzeysel bir şekilde yer verilmesiyle iyi hissettiren bir komediye dönüştürüldü. Adams filmi kendi sözleriyle, “Çocuklarımı ağlattı ancak iyi bir şekilde değil.” ifadeleriyle tanımladı.
Yönetmen Oliver Stone hiçbir zaman bir dönemin ruh halini yakalamak varken tarihsel doğruluğu tercih eden biri olmadı. Ya da Doors davulcusu John Densmore’un ifadesiyle Stone, “zamanın güzel empresyonist bir tablosunu” yapıyor diyebiliriz.
Densmore filmi beğenirken, klavyeci Ray Manzarek çok daha az affediciydi. Manzarek yönetmen Stone’u, Jim Morrison’ın gerçekte var olandan daha karanlık bir versiyonuna odaklanmakla suçladı. Filmde aktarılanın aksine şarkıcı hiçbir zaman şiddetli krizler yaşamadı veya okulu bırakmadı.
Toplum CBGB’ye pek çok yanlış yaptı. Bir zamanların ikonik kulübü kapanmakla kalmadı aynı zamanda konseptinin tek biyografik hikayesi de hem sıkıcı hem de gerçekten uzak.
Bad Brains ve The Dead Kennedys gibi birçok farklı gruptan ikonik siyahi insanları kulübün tarihi açısından önemlerine rağmen hikayeden tamamen çıkarıyor.
Sahibi Hilly Kristal’in kendisi, gerçek hayattaki başarısına rağmen tuhaf bir şekilde başına buyruk bir şekilde gösteriliyor. Ve daha da kötüsü, filmin punk rock türünü tasvir etme şekli utanç verici derecede karikatürize sınırlarda.
Çağımızın en büyük gizemlerinden biri, herhangi bir film stüdyosunun Michael Bay’in öldürmeden önce bir adama bir ay boyunca işkence eden iki suçlunun gerçek hikayesini anlatan bir komedi filmi yapmasına neden ve nasıl izin verdiği olacak.
Pain Gain hatalı ve acımasız bir film. Filmde nükteli bir kaza olarak tasvir edilen gerçek hayatta önceden planlanmış çifte cinayet.
Paul Doyle karakteri aslında üç farklı “Sun Gym” çete üyesinin birleşimi. Mark Wahlberg’in oynadığı karakter Daniel Lugo, gerçek hayatta Porto Riko kökenli ve kurban Victor Kershaw ile gerçekte asla arkadaş olmadı.
The Elephant Man, Frederick Treves’in anılarının son derece sadık bir uyarlaması. Tek sorun anıların kendisinin pek de doğru olmaması, öyle ki Joseph Merrick’in adı bile yanlış anılıyor.
Ayrıca Merrick’in ajansının neredeyse tamamı elinden alındı. Film onu ​​bir dizi karnaval şovmeninin kölesi olarak tasvir ediyor. Gerçekte ise çoğu zaman bir iş ortağıydı ve işinden geçim sağlıyordu. Bunu düşündüğünüzde, bir kurban haline getirmek için karakterin iş anlayışını elinden almak oldukça aşağılayıcı.
Acı deneyimlerden öğrendiğimiz gibi Mark Zuckerberg’den hoşlanmamak için pek çok neden var. Ancak bu nedenlerden biri, Facebook’u eski kız arkadaşını geri kazanmak için kurması değil.
Çünkü aslında The Social Network filmindeki zaman akışında gelecekteki eşiyle zaten çıkıyordu. Çok iyi söylenmiş olsa da platformu eski kız arkadaşı için kurmuş olması büyük bir yalan. Zuckerberg’in kendisine göre filmde doğru olan tek şey karaktere giydirdikleriydi.
Thermopylae Muharebesi’nin veya sivri nesnelerle yapılan herhangi bir savaşın gerçek hikayesi şüphesiz ki yeterince dramatiktir. Yani bir film yapımcısının onu daha ilginç kılmak için “savaş gergedanları” icat etmesine gerek yoktur.
Muhtemelen bu filmin pek çok farklı karakterle ilgili pek çok farklı düzeyde yanlış olduğunu söylemeye gerek yok.
Delinmiş dev bir kötü adam, deforme olmuş bir hain, demokrasinin görkemli bir koruması yoktu çünkü Spartalılar köle tutmaya devam etme hakları için savaşıyorlardı.
Thermopylae Muharebesi’ndeki Yunan kuvvetlerinin gerçek sayısı 300’e değil 5 bin veya 6 bine yakındı.
Ancak bunu bu kadar tuhaf kılan şey, yönetmen Zack Snyder’ın filmin “yüzde 90 doğru” olduğunu ve tarihçilerin çok beğendiğini söyleyerek övünmesi.
Film pek çok şüpheli rastlantı ile dolu olsa da muhtemelen en büyük sorun kadına yönelik şiddet olaylarının göz kamaştırıcı bir şekilde yok sayılması olabilir.
Dr. Dre’nin kadınlara- özellikle de gazeteci Dee Barnes’a saldırısı filmde göz ardı ediliyor.
Hollywood, hala hayatta olan insanlar hakkında, özellikle de ünlü ve güçlü kişiler hakkında, pembe bir mercekle çekilen biyografik filmlerin yapıldığının gayet farkında. Bu film de bunun güzel bir örneği.
Lincoln filminde bir sürü küçük şeyin olduğundan daha dramatik hale getirildiğini söylemek muhtemelen sürpriz olmaz.
Örneğin, iki askerin Gettysburg Konuşmasını ezberlediği açılış sahnesi kesinlikle o dönemde gerçekleşecek bir şey değil, çünkü konuşma yıllar sonrasına kadar meşhur olmamıştı.
Film Abraham Lincoln’ün o zamanlar herkes kadar ırkçı olduğu, hatta bir tartışma sırasında beyazların üstünlüğüne olan inancını ifade ettiği kısmı da ustalıkla dışarıda bırakıyor.
Gerçek suç hikayeniz bir adamın vergi kaçakçılığı nedeniyle tutuklanmasıyla sona erdiğinde işleri biraz süsleme ihtiyacı hissedebilirsiniz. The Untouchables, çatıdaki kovalamaca sahnesi de dahil olmak üzere, hiç gerçekleşmemiş bir sürü Elliot Ness çatışma sahnesi içeriyor.
Ness gerçek hayatta federal vergi soruşturmasına bile dahil değildi, baskınları bir amaca ulaşmaktan çok oyalama işlevi görüyordu.
Ancak bu baskınlar bile filmde gördüklerimiz kadar heyecan verici değildi ve Ness, Kevin Costner’ın canlandırdığı izci çocuğa hiç benzemiyordu.
Gerçek Bonnie ve Clyde hakkında bilmediğimiz en büyük detaylardan biri de onların sevgili olup olmadığı. Öyle olduğu varsayılıyor ama bunu bilmemize imkan yok. Bu romantik ayrıntının eklenmesi, tüm hikaye hakkında büyük bir yanlış anlamanın başlangıcıydı. 1967 yapımı klasik film bunun büyük bir örneğiydi.
Tüm cinayetlerin üzerini örtmenin yanı sıra, bu film bize ikilinin Robin Hood benzeri bir versiyonunu gösteriyor.Filmde ikili soygunlarını yalnızca büyük kurumsal bankalarla sınırlandırıyor. Oysa gerçek hayatta çiftin asıl soygun noktaları küçük kasaba bakkalları ve benzin istasyonları.
Büyük İskender’in hayatını anlatmak kesinlikle bir mini diziyle çok daha rahat olurdu çünkü bu epik uzunluktaki film bile her şeyi sığdırmakta zorlandı.
Tarihçiler, filmin son halinde ne kadar çok şeyin eksik kaldığı konusunda oldukça üzgündü. Daha da kötüsü, filmin içerdiği her şey tam olarak doğru değildi.
Muhtemelen en üzücü olanı gerçekte bunun tam tersi olmasına rağmen Pers ordusunun filmde dağınık ve kirli bir grup olarak tasvir edilmesi ve kolayca yenilgiye uğratılması.
Disney’in Pocahontas’ının tarihsel olarak hatalı olduğu birçok noktayı ayrıntılı olarak ele almamıza gerek yok.
Disney tarihin en üzücü olaylarından birini aldı ve “Kızılderili bir kadın ile yakışıklı bir istilacı arasındaki aşk hikayesiyle süsleyerek” izleyiciye hiçbir sorun yokmuş gibi izletmeyi başardı.
Uzaylılar kültürümüzü yargılamak için geldiğinde bu filmi saklasak iyi olur.
Kuşları seven bir mahkumun şiddetli bir isyanı durdurmasını konu alan Birdman of Alcatraz hedefin çok uzağında.
Hapishanenin eski mahkumları filmi Robert Stroud’un vahşetini yumuşatması nedeniyle “mükemmel bir komedi” olarak nitelendiriyor.
İnsanlar tarafından “acımasız katil” olarak tanımlanan Stroud’a “psikopat” teşhisi konuldu ve kuş besleme alışkanlığı nedeniyle hapsedildiği süreçte tam bir pislik içinde yaşadı. Kuşlar konusunda berbat olmasının yanı sıra, bakım ekipmanlarını gizlice alkol hazırlamak için kullandı. Bu hareketiyle Alcatraz’a transferini kaçınılmaz kılmış oldu.
Tarihsel süreklilik hatalarını bir kenara bırakırsak, Iron Lady’deki en bariz yanlışlıklar, Margaret Thatcher’a siyasi eylemleriyle ilgili tekil sorumluluk yüklenmesi ve danışmanlarından birinin suikasta kurban gitmesi gibi kendisiyle alakasız olayların filmin merkezine yerleştirilmesi.
Bu birkaç tarihçinin görüşü değil, onu gerçekten tanıyan kişilerin ve filmin dayandığı kitabı yazan biyografi yazarının görüşü. Yazara göre film Thatcher yönetimindeki önemli isimlerin katkılarını büyük ölçüde ortadan kaldırdı ve onu bir politikacıdan çok yalnız bir vizyoner haline getirdi.
William Wallace’ın sinematik hikayesi kısa olduğu kadar tarihsel açıdan da doğru.
Hikayeyi izleyiciler için çekici hale getirmek adına ne kadar değişiklik yapmaları gerektiğini hissetmeleri gerçekten etkileyici. Örneğin Wallace’ın takma adı gerçek hayatta “Cesur Yürek” değildi.
Ayrıca giydikleri etekler ve yüz boyası tarihsel olarak yaklaşık 300 yıl uzakta kalıyor.
Kostümlerin yanında hemen hemen tüm zaman çizelgesi ve karakterler yanlış. Ne yazık ki filmin tamamı heyecan verici bir yalandan ibaret.
Gerçek hayattaki Leigh Anne Tuohy’nin Michael Oher’i kabul ettiği ve sonunda benimsediği doğru.
Ancak The Blind Side’de Michael Oher’ı futbola başlamaya teşvik ettiği kısım tamamıyla uydurma. Ödül sezonundan dolayı Oher’in kişisel başarıları ve hırsları tamamen zengin bir aileye atfedildi.
Bu durum sporcuyu sonraki röportajlarda rahatsız etti ve filmde görülen versiyonun kesinlikle kendisine benzemediğini belirtti. Ama Sandra Bullock “beyaz tenli kurtarıcı” rolüyle Oscar aldı, yani her şeye değdi!
Bir kralın konuşma engelinin üstesinden gelmeyi öğrenmesinin iyi hissettiren hikayesi eğer söz konusu kahramanın aslında gösterildiği kadar kötü bir kekemeliği olmasaydı pek de sürükleyici olmazdı. Ne yazık ki filmde gösterilenşn aksine Kral 6. George eğer yeterince iyi odaklanırsa kesinlikle kesintisiz bir konuşma yapabiliyordu.
Filmde Dük ve Düşes’in şımarık kuklalar olarak tasvir edilmesi veya 8. Edward’ın zorba olarak gösterilmesi gibi pek çok başka küçük yanlışlık da var. Ancak filmin dramatik hikayesinin tamamen sahte olduğu gerçeği geri kalanını gölgede bırakıyor.
Mozart ile Antonio Salieri arasındaki rekabeti konu alan 1984 tarihli bu biyografik film oldukça hatalı.
Örneğin açılış jeneriğinden önce Salieri’nin bir delilik anında kendi boğazını kestiği sahne gerçekte aslında hiç yaşanmadı.
Aslına bakılırsa filmde, “yaşlı bekar” tasvirinden (gerçek hayatta evliydi ve sekiz çocukluydu), ana karakterle yaşadığı şiddetli rekabete (Mozart öldüğünde arkadaşlardı) kadar bu karakterle ilgili çoğu şey yanlış. Tüm ayrıntıları uydurursanız tarihin çok dramatik olabileceğinin güzel bir örneği.
John Wayne’in Cengiz Han rolünü üstlendiği bir filmin neden tam anlamıyla isabetli olmayabileceği ortada.
Ancak filmde hem kostümler hem de diyaloglar yanlış ve öyle görünüyor ki filmde çalışan hiç kimse bunu doğru yapmak için istekli değildi.
Neredeyse tüm oyuncu kadrosunun kahverengi suratlı olması sorununun yanı sıra Cengiz Han’ın filmde kaçırdığı ancak gerçek hayatta aslında onunla görücü usulü bir evlilikle nişanlanan Bortai ile olan ilişkisi de yanlış anlatılıyor.
Daha sindirilebilir bir drama elde etmek için birinin hayatının birkaç küçük anını sansasyonel hale getirmek anlaşılabilir.
The Imitation Game, Alan Turing’i çılgınca vatana ihanetle suçlarken kişiliğini oldukça çekici göstermeyi başarıyor. Filmde bir Sovyet casusu cinselliğini ifşa etmekle tehdit ederek ona şantaj yapıyor.
Turing’in biyografi yazarına göre, bu iki kişinin bırakın şantaj yapmayı aynı ekipte çalıştığı fikri bile “gülünç”. Ayrıca hayattayken yeterince incelemeye tabi tutulmuş bir adam için bu son derece aşağılayıcı bir durum.
P.T. Barnum filmin aksine karısını şarkıcı Jenny Lind ile hiçbir zaman alenen aldatmadı. Ancak himayesi altındaki Phillip Carlyle (Zac Efron) ile siyahi bir trapez sanatçısı (Zendaya) arasındaki ırklar arası aşk ilişkisine de göz yummadı.
Aslında Barnum,  Afrika kökenli bir kadını satın alan ve daha yaşlı görünmesi için dişlerini söken, daha sonra öldüğünde halka açık bir otopsi düzenleyen cani bir tüccardı.
Film Barnum’un gerçekte aslında ne kadar canavar olduğunu tamamen örtbas ediyor.
Tarihte sömürücü ve ayrıcalıklı bir iş adamının filmde daha genç ve çekici Hugh Jackman olarak yeniden yaratılması da izleyicinin gözünü boyamak açısından çok ideal.
Ancak filmle ilgili en büyük utanç, Barnum’a dürüst bir bakışın neşeli bir müzikal değil etkileyici bir film ortaya çıkaracak olması.
Read More

10. Leyla Gencer Şan Yarışması'nın başvuruları başladı

İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV), Borusan Sanat ve La Scala Tiyatrosu Akademisi tarafından organize edilen “10. Leyla Gencer Şan Yarışması”nın başvuruları açıldı.

İKSV’den yapılan açıklamaya göre, “10. Leyla Gencer Şan Yarışması“nın başvuruları 3 Mayıs‘a kadar devam edecek. Jüri başkanlığını Stephane Lissner’in üstleneceği yarışmanın ön elemeleri mayıs, haziran aylarında final serisi ise 22-27 Eylül’de İstanbul’da gerçekleştirilecek. 10. Leyla Gencer Şan Yarışması’nın bu yılki jürisinde ayrıca La Scala Tiyatrosu Cast Direktörü Alessandro Galoppini, İngiliz Kraliyet Operası Jette Parker Genç Sanatçılar Programı Sanat Direktörü David Gowland, tenor Tiflis Devlet Opera ve Balesi Sanat Direktörü Badri Maysuradze ve Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası Sanat Yönetmeni ve sürekli şefi Carlo Tenan yer alıyor. Leyla Gencer’in onuruna ve 2008’deki vefatına kadar bizzat kendisinin katılımıyla gerçekleştirilen yarışmada, adaylar canlı ön elemelere katılmak yerine başvuru sırasında video kayıtlarını internet üzerinden yükleyerek de ön elemeye katılmayı seçebilecekler. Ön eleme sonuçları ise yarışmanın sitesinden 1 Temmuz’da açıklanacak. Tüm ses gruplarından 18-32 yaş arası şancılara açık olan yarışmada birinciye 7 bin 500, ikinciye 4 bin ve üçüncüye 2 bin 500 Euro ödülü verilecek. 1500 Euro değerindeki Leyla Gencer Halk Ödülü’nün sahibi ise finalde dinleyicilerin oylarıyla belirlenecek. La Scala Tiyatrosu Akademisi’nden üç aylık eğitim bursu ödülü, La Scala Tiyatrosu Akademisi Özel Ödülü de yarışmada sahibini bulacak. Yarışma kapsamında aynı zamanda Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası Özel Ödülü verilecek olan kişi, Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası eşliğinde bir konser vermeye hak kazanacak. İngiliz Kraliyet Operası Jette Parker Genç Sanatçılar Programı Özel Ödülü’nün sahibi olacak finalist ise İngiliz Kraliyet Operası’nda bir hafta boyunca en az beş eğitim seansı almaya hak kazanacak. Deutsche Oper Berlin ve Tiflis Devlet Opera ve Balesi’nin Özel Ödülleri ile de birer finalist bu operaların bir yapımında rol alacak.

Read More

Nazım Hikmet Prag’da anıldı

Modern Türk şiirinin önde gelen isimlerinden Nazım Hikmet, doğumunun 122’nci yıldönümünde Prag’da anıldı.

Usta şair Nazım Hikmet Prag’da anıldı. Anma töreninde bir konuşma yapan Prag Büyükelçisi Egemen Bağış, “Türkçemizi en güzel şekilde mısralaştıran Şair Nazım Hikmet’i sürgün yıllarının bir döneminde yaşadığı Prag’da sıkça vakit geçirdiği Slavia Cafe’de onuruna düzenlenen edebiyat ve müzik gecesinde andık. Eşim Beyhan hanımla birlikte bu gecede Nazım’ın ve Türk edebiyatının dostları ile birlikte olmaktan onur duyduk. Nazım Hikmet’in 20’nci yüzyılın en büyük şairlerinden biri olarak dünya çapında tanındığı konusunda herkes hem fikirdir” dedi. 

Etkinlikte sanatçı Roksan Mandel ve Suriyeli müzisyen Marwan Alsolaiman, Nazım’ın şiirleriyle bestelenen eserleri icra ederken, Çek sanatçı Hana Malthauserová şairin Çekçe’ye çevrilen şiirlerini seslendirdi.

Gecede Büyükelçi Egemen Bağış ve eşi Beyhan N. Bağış yakın bir zaman önce Cumhuriyetin 100’üncü yılı dolayısı ile Türk-Çek ilişkileri ve Prag’daki Türk Büyükelçiliğinin resmi konutu ile ilgili yayınlanan kitabın bir nüshasını Slavia Cafe’nin sahibi Jozef Onderka ve eşi Petra Onderkova’ya hediye ederek, kitapta Nazım’ın Türk-Çek ilişkilerinde oynadığı yapıcı role de atıf yaptıklarını vurguladılar.

Read More

2024 BAFTA Ödülleri adayları açıklandı

2024 BAFTA Ödülleri adayları açıklandı. Chrishopher Nolan imzalı Oppenheimer filminin 13 adaylık zirveye yerleşirken Emma Stone’un başrolünde yer aldığı Poor Things (Zavallılar) 11 adaylık kazandı. Ödüller 18 Şubat’ta sahiplerini bulacak. İşte BAFTA adayları…

Ödül sezonu Hollywood’da hız kesmeden devam ediyor. BAFTA adayları açıklandı. 18 Şubat’ta sahiplerini bulacak ödül törenini Doctor Who yıldızı David Tennant sunacak.
En çok adaylık kazanan yapımlar
13 – Oppenheimer11 – Poor Things9 – Killers of the Flower Moon and The Zone of Interest7 – Anatomy of a Fall, The Holdovers and Maestro6 – All of Us Strangers5 – Barbie and Saltburn
İşte BAFTA adayları tam listesi…
Anatomy of a Fall
The Holdovers
Killers of the Flower Moon
Oppenheimer
Poor Things
All of Us Strangers
How to Have Sex
Napoleon
The Old Oak
Poor Things
Rye Lane
Saltburn
Scrapper
Wonka
The Zone of Interest
All of Us Strangers – Andrew Haigh
Anatomy of a Fall – Justine Triet
The Holdovers – Alexander Payne
Maestro – Bradley Cooper
Oppenheimer – Christopher Nolan
The Zone of Interest – Jonathan Glazer
Anatomy of a Fall
Barbie
The Holdovers
Maestro
Past Lives
Fantasia Barrino – The Color Purple
Sandra Hüller – Anatomy of a Fall
Carey Mulligan – Maestro
Vivian Oparah – Rye Lane
Margot Robbie – Barbie
Emma Stone – Poor Things
Bradley Cooper – Maestro
Colman Domingo – Rustin
Paul Giamatti – The Holdovers
Barry Keoghan – Saltburn
Cillian Murphy – Oppenheimer
Teo Yoo – Past Lives
Barbie – Jacqueline Durran
Killers of the Flower Moon- Jacqueline West
Napoleon, Dave Crossman – Janty Yates
Oppenheime – Ellen Mirojnick
Poor Things- Holly Waddington
Robert De Niro – Killers of the Flower Moon
Robert Downey Jr – Oppenheimer
Jacob Elordi – Saltburn
Ryan Gosling – Barbie
Paul Mescal – All of Us Strangers
Emily Blunt – Oppenheimer
Danielle Brooks – The Color Purple
Claire Foy – All of Us Strangers
Sandra Hüller – The Zone of Interest
Rosamund Pike – Saltburn
Da’Vine Joy Randolph – The Holdovers
All of Us Strangers
American Fiction
Oppenheimer
Poor Things
The Zone of Interest
All of Us Strangers
Anatomy of a Fall
The Holdovers
How to Have Sex
Killers of The Flower Moon
The Boy And The Heron
Chicken Run: Dawn of the Nugget
Elemental
Spider-Man: Across the Spider-Verse
20 Days In Mariupol
American Symphony
Beyond Utopia
Still: A Michael J. Fox Movie
Wham!
Killers of The Flower Moon
Oppenheimer
Poor Things
Saltburn
Spider-Man: Across the Spider-Verse
EN İYİ SAÇ MAKYAJ

Killers of the Flower Moon-
Maestro
Napoleon
Oppenheimer
Poor Things

EN İYİ GÖRSEL EFEKT

The Creator
Guardians of the Galaxy Vol. 3
Mission: Impossible – Dead Reckoning Part One
Napoleon
Poor Things

BAFTA YÜKSELEN YILDIZ

Phoebe Dynevor
Ayo EdebiriJ
Jacob Elordi
Mia Mckenna-Bruce
Sophie Wilde

EN İYİ GÖRÜNTÜ YÖNETMENLİĞİ

Killers of the Flower Moon
Maestro
Oppenheimer
Poor Things
The Zone of Interest

EN İYİ SET TASARIMI

Barbie
Killers of the Flower Moon
Oppenheimer
Poor Things
The Zone of Interest

EN İYİ İNGİLİZ KISA FİLMİ

Festival of Slaps
Gorka
Jellyfish and Lobster
Such a Lovely Day
Yellow

Read More

Scorpions konser biletleri hakkında yapılan haberlere organizasyon şirketinden açıklama

Satışa çıkmasının 6. saatinde tüm biletleri tükenen konserin ardından oluşan yoğun talep üzerine Scorpions, 25 Mayıs Cumartesi gecesi bir kez daha Epifoni organizasyonuyla ve STAR TV medya sponsorluğunda KüçükÇiftlik Park’ta hayranlarıyla buluşacak. Biletlerin kısa sürede tükenmesi üzerine konserleri düzenleyen organizasyon şirketi açıklama yaptı.

Dünya çapında üne sahip Alman heavy metal grubu Scorpions, “Love at First Sting” albümünün 40. yılı dolayısıyla düzenleyeceği turne kapsamında 23 Mayıs’ta Türkiye’de konser vereceğini açıklamıştı. Biletlerin hemen tükenmesi üzerine grup konser sayısını ikiye çıkardı. Türkiye’de en son 2016’da konser veren heavy metal grubu Scorpions, 23 Mayıs 2024’te Küçükçiftlik Park’ta konser verecek. Biletleri saatler içinde tükenen konserin ikincisi 25 Mayıs’ta İstanbul’da gerçekleşecek.

AÇIKLAMA YAPILDI

Biletlerin yoğun talep sonucu kısa sürede tükenmesi üzerine yapılan haberlere organizasyon şirketi Epifoni açıklama yaptı:

“Sevgili müzikseverler. 8 senedir Epifoni olarak birçok yerli ve yabancı sanatçıyı sizlerle buluşturduk. Dünyaca ünlü Scorpions grubunun da ülkemizde çok sevildiğini düşünerek 23 Mayıs 2024 Perşembe gününe bu konseri organize ettik. Konserin perşembe gününe denk gelmesi bizim seçimimizden değil, grubun rotası ve üst üste konser yapmak istememesinden kaynaklanmaktadır. 15 Aralık’ta satışa açılan ve 6 saat içerisinde biletleri tükenen Scorpions konseri bir sürprize imza atmış ve grubun Türkiye’deki en hızlı bilet satışı gerçekleşmiştir. Bu esnada bilet alamadığı için hayalkırıklığı yaşayan müzikseverler ise bu durumu karaborsacılıkla ilintilendirmişlerdir. Oysa konserin tüm biletleri yalnızca Biletix, Passo, Bubilet, Biletino ve Biletinial platformları üzerinden satılmıştır.

İlk konsere bilet alamayan müzikseverlerin yoğun ilgisine karşılık verebilmek adına ikinci konserin konuşmaları başlatılmıştır. Scorpions, ikinci günü açabilmek için 26 Mayıs Gürcistan konserinin tarihini değiştirmiş ve 25 Mayıs Cumartesi tarihini bize vermiştir. İkinci gün satışları sabit bir fiyat üzerinden, kişi başı alım hakkı 6 bilet ile sınırlandırılarak resmi satış platformları üzerinden satışa açılmış, yine çok kısa sürede biletleri tükenmiştir. Bilet fiyatları hakkında yapılan eleştirilere karşılık olarak belirtmek isteriz ki; Epifoni bugüne kadar tüm konser satışlarını, dünya genelinde uygulanan, kademeli avantajlı dönem yöntemiyle ve her döneme baştan kota belirleyerek gerçekleştirmiştir. Bu konser özelinde de avantajlı dönem bilet fiyatları, grubun kaşesi ve toplam maliyetler hesaplanmış, fiyatlar Scorpions grubunun da onayından geçerek belirlenmiştir. Son olarak sosyal medyada ve farklı ilan sitelerinde gördüğünüz karaborsa bilet satışlarına itibar etmemenizi rica ederiz. Scorpions konser biletlerinin sadece resmi satış platformları üzerinden satılmış olduğunu yineleriz. Müzik dolu günlerde görüşmek üzere!”

Daha önce birçok kez Türkiye’de sahne alan grup en çok “Still Loving You”, “Wind of Change”, “Rock You Like a Hurricane”, “Send Me an Angel” ve “Always Somewhere” şarkılarıyla tanınıyor.  Her biri rock tarihine geçmiş, nesiller boyunca dinlenmiş, dillere pelesenk olmuş efsanevi şarkıları arka arkaya dinleyebileceğiniz konserde Alman grup Scorpions unutulmaz bir performans sergileyecek!

Read More

MİT gizli silahlarını sergiledi: Robot kravat, ses kayıt cihazları

Mili İstihbarat teşkilatı (MİT), gizli takiplerde ve casuslara karşı kullandığı tarihi cihazlarını sergiledi. İlk kez halkın bilgisine sunulan cihazlar arasında gizli kameralı robot kravatlar, ayak topuklarına gömülü gizli ses kayıt cihazları, tuğlalara gizlenmiş kameralar var. Sergiyle MİT’in, İngiliz casus, Arabistanlı Lawrence’a bir motorsiklet ile takip evraklarını da arşivinde bulundurduğu anlaşıldı.

Bu yıl kuruluşunun 97’nci yılı kutlanan MİT’in, Türk İstihbarat tarihinde farklı dönemlerine ait belgeler ve ekipmanların bulunduğu ‘Temas İstanbul’ sergisi AKM’de açıldı.
11 Şubat tarihine kadar ziyaretçilerini bekleyen sergide “Vatan”, “Gelenek”, “Gelecek” ve “Gurur” başlıklı dört farklı bölüm bulunuyor.
Serginin Küratörü Zihni Tümer, Arabistanlı Lawrence’ın, Anadolu’dan geçisi sırasında elde edilen takip evraklarının da sergide yer aldığını söyledi.  MİT’in Milli Emniyet Hizmeti ismiyle çalışmalarını yürüttüğü dönemde, İngiliz casusun Anadolu’dan geçişi sırasında takip edildiği anlaşıldı.
Yine İngiliz istihbarat ajanının kullandığı motor da sergide yer alıyor.
Kuş ayakları, taşlar, tuğlalar ve türlü göze batmayan kravatlar ve ses kayıt gibi şifreli şeyler, telsiz basküller gibi alışılmış formun dışında saklanabilecek, gizlenebilecek bilgi ve görseli taşıyabilmeye yarayan birçok nesne de sergilenen eşyalar arasında yer alıyor.
MİT’in kayıt için kullandığı saatlerde de ilk kez sergilendi. Sergi 19 Ocak – 11 Şubat tarihleri arasında  Pazartesi günleri hariç 11.00-20.00 saatleri arasında ziyarete açık olacak.
1965-80 yıllar arasında kullanılan robot kravat, broş görünümü ve 1.5 cm çapındaki bir kamera sayesinde operasyonlarda görüntü almayı sağlıyordu.
Read More

El Hamra Sarayı ile Ulu Cami motifleri aynı panoda bir araya geldi

Kastamonu’da yaşayan marangoz Çetin Küçük, İspanya’daki Endülüs Emevi Devleti’nden kalma El Hamra Sarayı ile Bursa’daki erken dönem Osmanlı eseri Ulu Cami’den motifleri ahşap panoya işliyor.

Bursa’da yaşayan avukat Yasin Yener, İspanya gezisi sırasında Endülüs İslam mimarisinin bugüne ulaşan en önemli eserleri arasında yer alan El Hamra Sarayı’nı da ziyaret etti. Saraydaki ahşap işçilikten çok etkilenen Yener, sarayın duvarları ile sütunlarına Arapça olarak işlenen “Allah’tan başka galip yoktur” yazısı ile Bursa’daki Ulu Cami‘de bulunan süslemelerin yer aldığı ahşap bir pano yaptırmaya karar verdi. Yener, panoyu yaptırmak için Kastamonulu marangoz Çetin Küçük’e ulaştı. Küçük, el işçiliğiyle 222 santimetre boyunda, 113 santimetre genişliğindeki ahşap panoyu yapmak için 4,5 aydır emek veriyor.Panonun kenarına El Hamra Sarayı‘ndaki Arapça “Allah’tan başka galip yoktur” ifadesi ile bazı motifler, iç kısmına da Ulu Cami’deki işlemeler yapılıyor. Yener, El Hamra Sarayı ile Ulu Cami’nin sanatsal güzelliğinden etkilendiğini söyleyerek, “Bu ikisini birleştirmek istedim. Ciddi el işi olduğu için bu işi yapacak kişiyi bulmakta zorlandım. Kastamonu’da Çetin ağabeye ulaştık. O da bizi kırmadı” dedi. Sanatın insan yaşamında önemli bir yerde bulunması gerektiğine inandığını dile getiren Yener, “Sonuçta bu sanatı icra ettiğimiz şey bir odun parçası. Çıplak haliyle bir değeri yok ama iyi bir ustanın elinde işlendiğinde sanat eseri oluyor. Bu, beni çok etkilediği için böyle bir şey yaptırmak istedim” ifadelerini kullandı.

Çetin Küçük ise Kastamonu El Sanatları Eğitim Merkezinde usta öğretici olarak görev yaptıktan sonra 2016’da emekli olduğunu, ardından evinin altındaki küçük atölyede çalışmalarını sürdürdüğünü belirtti. Farklı modellerde ahşap ürünler yaptığına işaret eden Küçük, “Yasin Yener, El Hamra Sarayı’ndaki işlemeleri beğenip cep telefonuyla fotoğrafını çekti. Bir arkadaşım vasıtasıyla bana ulaştı, ‘Bunu yapabilir miyiz?’ diye sordu. Yaklaşık 45 gün çizimleri sürdü. Sonra çizimleri ahşaba geçirdik ve başladık oymaya” diye konuştu. “TOPLU İĞNEYLE KUYU KAZMAK GİBİ”

Çalışmalarını 4,5 aydır sürdürdüğünü vurgulayan Küçük,  “Bitmesine yaklaşık 1 ay daha var. ‘La galibe illallah’ yazısıyla dönen bir çerçevesi var. 24 tane oyduk çerçeveye. En az 2 ay sadece ‘La galibe illallah’ yazısına uğraştım. İçinde de Selçuklu yıldızı dediğimiz yıldız var, bize ait modeller. 15 yıllık sanat hayatımda bu kadar uzun süren bir iş yapmamıştım. Gerçekten çok emek verdim. Zor işçilikti. Gözlerimden yaş geliyor bazen. Toplu iğneyle kuyu kazmak gibi. Basit bir iş değil” dedi. Atölyesinde yalnız çalıştığını, eserin büyük olması nedeniyle çevirmek gerekirse yoldan geçenlerden yardım istediğini belirten Küçük, “Bu yazıyı yazarken aynı zamanda zikrediyorum. Bu zikirle tokmak ve çekici vurduk. İnşallah asıldığı yere de bize de bir faydası olur” dedi.

Read More

Ayşen Gruda’nın unutulmaz filmleri

Ünlü tiyatrocu ve sinema sanatçısı Ayşen Gruda, üç yıl önce bugün, 74 yaşında pankreas kanserinden hayata gözlerini yumdu. İlk rolünü 1962’de canlandıran Türk sinema camiasının ‘domates güzeli’, ardında çok sayıda film bıraktı. İşte ölümünün 3. yıl dönümünde anılan Ayşen Gruda’nın unutulmaz filmleri…

Hababam Sınıfı (Yarışma Sunucusu) 1975Gariban Şakir 1975Delisin (Şaziment) 1975Bizim Aile Bizim Aile (Feride) 1975Bitirimler Sınıfı (Cevriye) 1975
Bir Araya Gelemeyiz (Neriman Kıraç) 1975Ve Silahlara Veda  1966
Güngörmüşler (Hizmetçi Fatoş) 1976Gülşah Küçük Anne (Ebe Hanife) 1976Arabacının Aşkı (Nahide Şerbet) 1976Aile Şerefi(Ayşe) 1976Ah Dede Vah Dede (Alev Sururi Seslendirmesi) 1976Vay Anasına 1975Televizyon Çocuğu (Recep’in Eşi) 1975Hanzo (Feride) 1975
Süt Kardeşler (Emine) 1976
Tosun Paşa (Tellioğlu Zekiye) 1976
Gülen Gözler (Fikret) 1977Öyle Olsun (Ayşe Huyugüzel) 1976
Seyahatname 1977Sarmaş Dolaş (Müjgan) 1977Hababam Sınıfı Tatilde (Ayşe) 1977
Çöpçüler Kralı  (Hacer) 1977
İbo ile Güllüşah (Nazlı) 1977
Şabanoğlu Şaban  (Safinaz) 1977
Avanak Apti (Nevin Şenses) 1978
Doktor (Hemşire Sabahat) 1979Neşeli Günler (Nilgün) 1978
Şark Bülbülü (Fethi’nin Kız Kardeşi) 1979
Renkli Dünya  (Ayşe Güngören) 1980
Davaro (Ayşo ) 1981Yedi Kocalı Hürmüz (Havva) 1980
Gırgıriye (Sevim) 1981
Adile Teyze (Ayşe) 1982Hababam Sınıfı Güle Güle (Melahat) 1981
Doktor Civanım (Şadiye) 1982Buyurun Cümbüşe (Zehra) 1982
Görgüsüzler (Ayşegül) 1982Dolap Beygiri (Hacer) 1982
Gırgıriyede Büyük Seçim (Sevim) 1984Şekerpare (Peyker) 1983Neşeli Kuklalar 1983Şıngırdak Şadiye (Dilber) 1982Çiçek Abbas (Şükriye) 1982
Fakir Milyoner (Fehamet)1985Deliye Hergün Bayram (Ayşe) 1985Bir İlkbahar Sabahı 1985Aşık Oldum (İnci) 1985Namuslu (Naciye) 1984Lodos Zühtü (Selma) 1984Kızlar Sınıfı (Ayten Hoca) 1984
Şendul Şaban (Ayşen) 1985
Çileli Damat (Gül’ün Annesi) 1985
Yeter Be (Fatma) 1985
Uyanıklar Dünyası (Ayşe) 1985Sarı Öküz Parası (Ayşe) 1985Mavi Muammer 1985Köşeyi Dönenler 1985Gazino Bülbülü (Fatma) 1985
Kocamın Nişanlısı (İdamlık Seher) 1986Kiralık Ev (Ayşe) 1986Karım Beni Aldatırsa (Zuhal) 1986Karamanın Koyunu (Ayşe) 1986Huysuz (Nazlı) 1986Hayroş 1986Aşk Dediğin Laftır 1986Ağa Bacı (Kadırgalı Leyla) 1986Ayşe ile Ali (ayşem) (Ayşe) 1986
Felekten Bir Gün 1987Etme Bulma 1987Banko Altılı Ganyan/Gönüllü Kahraman 1987Aile Pansiyonu (Hacer) 1987Yaygara 86 1986Olacak O Kadar 1986Neşeye Bak Neşeye 1986Mavi Muammer 3 1986Lotto Kralı (Ayşe) 1986
Güzel Bir Gün İçin 1989Süper Baba (Edalı) 1988Hisseli Harikalar Kumpanyası (Prenses Mehtap) 1988Şam Fıstık (Safinaz) 1987Çantada Keklik 1987Seyyar Kamil (Gülbahar)Gönlübol (Emine) 1987
Kızlar Sınıfı 1994Kaygısızlar (Sabriye Kaygısız 1994 – 1998)
İnsanlık Hali 1993Üçüzler (Aynur) 1993Rumuz Sev Beni (Zekiye) 1993Ana (Ana) 1991Bir Milyara Bir Çocuk 1990Yarı Şaka Yarı Ciddi 1989
İlişkiler (Seher) 1997Kılıbıklar Mahallesi 1997Hayvanlara Dokunduk 1997Ana Kuzusu (Cevriye Hanım) 1997Çılgın Bediş 3. Sezon (Tarih Öğretmeni) 2001Mesela Dedik 1996Palavra Aşklar 1995Şenlik Var (Aynur) 1994İnce İnce Yasemince 1994
Cennet MahallesiCennet Mahallesi (Hatice) 2004Yeşilçam Denizi (Dometes Güzeli) 2003Sultan Makamı (Dursun) 2003Hababam Sınıfı: Merhaba (Ayşe Hanım) 2003Yarı Şakı Yarı Ciddi 2000Tersine Dünya a 2000Bana Babamı Anlat (Bedia) 2000Evimiz Olacak mı? (Zevahir) 1999Salacak Öyküleri 1998
İki Aile (Rukiye) 2006Fırtına (Feraye) 2006Dünyayı Kurtaran Adamın Oğlu (Safiye Ana) 2006Ömer Seyfettin: Perili Köşk (Babaanne)2005 Ömer Seyfettin: Fon Sadristsyn Karısı ve Oğlu (Hala) 2005Çılgın Yuva va (Güllü) 2005Sen misin Değil misin?(Leman) 2005Keloğlan Kara Prens’e Karşı (Sultan) 2005Güz Yangını (Rukiye) 2005Çemberimde Gül Oya 2004Perili Ev (Latife) 2004Dayı (Muazzez) 2004
Huzurum Kalmadı (Hanım Ağa Dilber) 2011Kukuriku – Kadın Krallığı 2010Gecekondu (Kendisi) 2010Zoraki Başkan (Sebahat) 2009Aile Reisi (Domates Güzeli) 2009Sevgili Düşmanım 2008Peri Masalı (Müzeyyen) 2008Mert ile Gert (Servet Hala) 2008Kötüler Konağı (Emine) 2008Kağıt (Şahane Hanım) 2008Gece Gündüz (Hayriye) 2008Fesupanallah (Yüksel Teyze ) 2007Cumhur Cemaat 2007
Çılgın Dersane Üniversitede (Nevra) 2014Seni Seviyorum Adamım (Anneanne)Ruhumun Aynası (mehpare) 2014Pek Yakında (Remziye Güneş) 2014Meleklerin Mucizesi (Şazer Teyze) 2014Çakma HayatÇakma Hayat 2013Qüfür (Anukyan) 2013Hoştanlı Kalaylı Saray (Süt Anne) 2013Bebek İşi (Hayriye) 2013İbret-i Ailem 2012Krem 2012Ya SonraYa Sonra (Safiye Hanım) 2011Pazarları Hiç Sevmem (Fevziye) 2011Leyla ile Mecnun 3. Sezon (Hidayet’in Annesi) 2012
Sevgili Komşum 2018Babamın Ceketi (Ayşen) 2018Bizim Hikaye (Yedi Bela Aysel) 2017
Mahrumlar (Nefize Teyze) 2016Dedemin Fişi (Darende Teyze) 2016İlişki Durumu: Karışık (Nacinin Annesi Kudret) 2015Sucu Kamil (Sevgi) 2015Kötü Kedi ŞerafettinEv sahibi Hasene / ses) (2015Güvercin Uçuverdi (Hamiyet Taşkın) 2015Beş Kardeş (Mukadder) 2015Altın Horoz 2015
Read More

Notre Dame'ın Kamburu balesi yeniden sahnede

Çingene kızı “Esmeralda” ile kambur kilise zangocu “Quasimodo”nun aşkını anlatan “Notre Dame’ın Kamburu” balesi, İzmir Devlet Opera ve Balesi tarafından şubat ve mart aylarında yeniden sahnelenecek.

İzmir Devlet Opera ve Balesinden yapılan açıklamaya göre, üç sezondur seyirciyle buluşan ve beğeni toplayan “Notr Dame’ın Kamburu” balesi Victor Hugo’nun aynı adlı romanından esinlenerek sahneye uyarlandı. Balenin müziklerine Cesare Pugni, müzik düzenlemesine Bujor Hoinic imza attı. “Notre Dame’ın Kamburu” balesinin koreografisi ve librettosunu ise Göksel Armağan Davran ile Ahmet Volkan Ersoy hazırladı.

Orkestra şefinin Tolga Taviş olduğu eserde, dekor tasarımını Çağda Çitkaya, kostüm tasarımını ise Gülay Korkut üstlenecek. Eserde, birçok fiziksel eksikliğe ve çirkinliğe sahip olmasıyla karakterize edilen zangoç Quasimodo’nun üç saat süren makyajı ve eserin dönemine uygun görkemli dekorları da izleyicinin beğenisine sunulacak. “Notre Dame’ın Kamburu” 1, 3, 6, 8, 10 Şubat ve 2, 4, 6 Mart’ta Bornova Kültür ve Sanat Merkezi Necdet Aydın Sahnesi’nde izlenebilecek

Read More

Ata Demirer 3 yıl aradan sonra yeni gösterisiyle sahnelere dönüyor

Komedyen, oyuncu ve müzisyen Ata Demirer, 3 yıl aranın ardından “Ata Demirer Gazinosu” adlı gösterisiyle 16 Şubat’ta izleyicilerle buluşacak.

Ata Demirer, 3 yıl aradan sonra yeni gösterisiyle sahnelere dönüyor.

Türk sanat müziğinden operaya, türküden pop müziğine, tavernadan arabeske kadar geniş bir repertuvar ve stand up gösterisiyle sahneye çıkacak Demirer’e, müzisyen Taşkın Sabah yönetimindeki orkestra eşlik edecek.

Ata Demirer, daha önce “Tek Kişilik Dev Kadro 1” ve “Tek Kişilik Dev Kadro 2” adlı stand up gösterisiyle 16 yıla yakın seyirci karşısına çıkmıştı. “Ata Demirer Gazinosu”nun ilk etkinliği 16 Şubat’ta Zorlu Performans Sanatları Merkezi’nde (PSM) gerçekleştirilecek. Demirer, ardından 22 Şubat ve 15 Mart’ta Zorlu PSM’de, 20 Mart’ta Bostancı Gösteri Merkezi’nde, 1 Nisan’da Zorlu PSM’de, 22 ve 23 Mart’ta ise Ankara Congresium’da sahne alacak.

Read More