Arama: Kadın & Moda

Kadın kategorisinde genel olarak Moda başta olmak üzere Kadın’a dair her şey yer almaktadır.

Kahramanmaraş'ta 13 bin yıllık dikiş malzemeleri bulundu

Doğu Akdeniz’den Orta Anadolu’ya, Kafkas coğrafyasından Doğu Akdeniz’e geçiş noktasında yer alan Kahramanmaraş’taki Direkli Mağarası’nda yürütülen kazı çalışmalarında 13 bin yıllık olduğu tahmin edilen kemikten yapılmış toplu iğne ve dikiş iğnesi bulundu.

Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Cevdet Merih Erek, Onikişubat ilçesine bağlı Döngel Mahallesi’ndeki Direkli Mağarası’nın Kahramanmaraş’ın kültürel zenginlikler içerisinde önde gelen yerleşim yerlerinden biri olduğunu ifade etti.
Yaklaşık 18 yıl önce Kahramanmaraş’ta başlattıkları kazılarda önemli bulgular elde ettiklerini anlatan Erek, Direkli Mağarası kazılarının kendilerine bölgesel anlamda kültürel aktarımın ne kadar yoğun olduğunu gösterdiğini vurguladı.
Kültürel aktarım sürecinin 13 bin yıl öncesinden bugüne kadar geldiğini düşündüklerini aktaran Erek, şunları kaydetti:
“Bu yılki kazılarla milattan önce 11 bin 500’lü yıllara kadar tarihlenen döneme rastladık. Bunlardan biri ve en önemlisi, bugün Kahramanmaraş’ta tekstil ve konfeksiyona yönelik oldukça yoğun bir ekonomik yapı var.
Bu yapının temellerini bölgedeki bu tür arkeolojik yerleşim yerlerinde de görmek mümkün. Direkli Mağarası bunlardan bir tanesi. Mağarada hayvan kemiklerinden yapılmış delikli iğne yani bugün dikiş iğnesi dediğimiz bir iğnenin ve bunun benzeri kırık parçaların bulunduğu ve bir de kemikten yapılmış başlı iğne (toplu iğne) bulundu. Bunlar konfeksiyonun olmazsa olmazı olan aletler.
Dönemin insanı tabii burada yaşarken endüstrisini de aletini de yarattığı kültüre ve kültürel materyallere göre belirleme durumunda. Ayrıca mağarada yabani koyun, keçinin tüketildiğine dair önemli delillerimiz var. Eğer bu hayvanlar tüketilmişse tekstilin olmazsa olmazı olan ip veya buna benzer unsurların da bu hayvanlar üzerinden kullanıldığını söylemek mümkün.
Tabii bu döneme ait elimizde görsel olacak bir ikonografi (resmedilmiş) bir sahne ya da görüntüyü henüz ele geçirmiş değiliz. Böyle bir kaydımız yok. Ama bu dolaylı yoldan Maraş’taki tekstilin ve konfeksiyonunun varlığını bize kanıtlayan önemli belirteçlerden bir tanesi.”
Kültürel aktarımların genellikle tarih boyunca hiç değişmediğine işaret eden Erek, “Biz bugün Kahramanmaraş’ta pek çok alanda tekstilin çok öne çıktığını dünya çapında birtakım ekonomik yapılanmalara gidildiğini, çok büyük firmalarca dünyaya ihracat yapıldığını biliyoruz. Bunun bizim mağaramızdaki ihracat olmasa bile bölgeler arasındaki gidiş gelişler sırasında bu bölgenin kültürel alışkanlıklarının da gerek Doğu Akdeniz’e gerek İç Anadolu Bölgesi’ne doğru yayıldığını söylememiz mümkündür.” diye konuştu.
Erek, mağaradaki diğer insanın varlığını gösteren süslenme objeleri ile iğnelerden yapılmış birtakım tekstil ve konfeksiyon malzemelerinin insanların kültürünü, geleneklerini ya da alışkanlıklarını kesintisiz devam ettirdiğinin bir göstergesi olduğunu belirtti.
İnsanların mağarada yılın belirli zamanlarında yaşamış olmalarının ve hayvan kalıntılarının bulunmasından yola çıkarak özellikle erişkin hayvanların derisi ve kıllarının giyinme ve konfeksiyonla ilgili alanlarda kullanıldığını düşündüklerine işaret eden Erek, şunları anlattı:
“Tunç Çağı’nın daha geç dönemlere kadar, Roma’ya Selçuklu’ya kadar bu bölgede tekstille ilgili işlerin yapıldığından haberimiz var biliniyor yani bunlar. Birtakım seramiklerin üzerinde görülen motiflerin bu tür bir tekstilin, bir örgünün kanıtlarının varlığını da gösteriyor.
Süslenme zaten geometrik motifleri kullanma birtakım dekorların özellikle seçilip yapılıyor olması bunların hepsi bir araya geldiğinde geçmişten günümüzde Kahramanmaraş’ın etrafında bir tekstilin ya da konfeksiyonun kültürel bir alışkanlığı olduğunun göstergesi sayılabilir.
Burada yani Kahramanmaraş’ın kültürel kökeni bu topraklara aitse bugün bu önem veriliyorsa, geçmişte de aynı önem verilerek yaşanmış olması kuvvetle muhtemeldir.”
Read More

Piyanist İlyun Bürkev, Philadelphia Müzik Festivali'nde iki ödül kazandı

Piyanist İlyun Bürkev, ABD’nin Philadelphia şehrinde düzenlenen Philadelphia Müzik Festivali’nden (PIMF) iki büyük ödülle döndü.

Henüz 4 yaşındayken başladığı müzik eğitimini Salzburg Mozarteum Üniversitesinde sürdüren ve hem yurt içinde hem de yurt dışında birçok başarı elde eden İlyun Bürkev, festivalde kendi yaş grubunda birincilik ödülü ile tüm kategorilerde Grand Prize ödülü kazandı. Bürkev, 13-26 Temmuz’da 8-19 yaş grubundan 57 müzisyenin katıldığı yarışmada, 14-15 yaş kategorisinde finale kalan tek piyanist olarak, final gecesinde Edvard Grieg Piano Concerto in A minor, Op.16 eseriyle ödül aldı. İKSV’nin 52. İstanbul Müzik Festivali’nin açılış konserinde şef Cem Mansur yönetiminde İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası eşliğinde verdiği konserde Bürkev, piyanoyla ilişkisini şöyle açıklamıştı: “Piyano, duygularımı, düşüncelerimi ve ruh halimi ifade edebilmemin en samimi yolu. Piyano çalmak sadece teknik bir beceri değil, aynı zamanda kendimi ifade etme biçimim. Her performans, bir parça kendimi dünyayla paylaşma fırsatı sunuyor. Piyanomla kurduğum bu özel bağ, müziğin gücüyle karakterimi harmanlayarak, sahnede ve dinleyicilerin kalplerinde yankılanan bir hikaye haline geliyor.” Devlet sanatçısı Gülsin Onay’ın “veliahtım” diye nitelediği İlyun Bürkev, 15 Ağustos’ta 21. Gümüşlük Festivali’nde genç keman sanatçısı Elvin Hoxha ile Antik Taş Ocağı’nda konser verecek ve ekim ayında yeniden İstanbullu müzikseverlerin karşısına çıkacak. Bürkev, şef İbrahim Yazıcı’nın yöneteceği Pera Filarmoni Orkestrası eşliğinde Saint-Seans’ın 2 Nolu piyano konçertosunu icra edecek.

Read More

Elvis Presley'nin eşyalarının orijinalliği tartışma konusu oldu

Rock’n Roll efsanesi Elvis Presley’nin eşyalarını açık artırmaya çıkaran bir müzayede evi, sattığı bazı eşyaların gerçek olmadığı iddiaları nedeniyle tepkilerin odağı oldu.

Elvis Presley’e ait hatıra eşyaları satan bir müzayede evi, Graceland yöneticileri tarafından suçlandı. Müzayede evinin sattığı bazı eşyaların, Presley’ye ait olmadığı düşünülüyor.
Geçtiğimiz günlerde Priscilla Presley, müzayede evinin kendisini finansal anlamda suistimal ettiğini öne sürmüştü.
Elvis Presley Enterprises’ın yönetici ortağı Joel Weinshanker, geçtiğimiz günlerde NBC News’e, müzayede evi GWS Auctions ile ilgili endişelerini dile getirdi.
Weinshanker, efsanevi şarkıcının 1972’de giydiği söylenen siyah bir ceketin satışa sunulduğunu fark ettiğinde şüphelendiğini söyledi. Ancak ceketin, hala Graceland’in özel koleksiyonunda bulunduğunu iddia etti.
Weinshanker “O ceketin sadece bir tane yapıldığını biliyoruz ve tahmin edin ne oldu? Arşivlerimizde var” dedi. NBC News muhabirleri, Elvis’in Memphis’teki malikanesini ziyaret ettiklerini, ceketi ve faturasını gördüklerini belirtti. GWS Müzayede evi tarafından satılan ve Graceland yöneticilerinin sorguladığı diğer hatıra eşyaları arasında Elvis’in birçok mücevheri ve hiçbir zaman uçmadığı ve Presley’nin yalnızca birkaç aylığına sahip olduğunu iddia ettiği özel jeti yer alıyor.
Graceland yöneticileri ayrıca GWS Müzayede evi tarafından satılan ve Priscilla tarafından yazılan ve orijinal olduklarını belirten mektuplarla birlikte satılan bazı öğelerden de endişe duyduklarını söyledi.
ABD’li Rock’n’ Roll efsanesi Elvis Presley ile 1967 ile 1973 yıllar arasında evli kalan Priscilla Presley bir daha evlenmemesiyle ilgili konuşmuştu.
Presley, 1977 yılında 42 yaşında hayatını kaybeden Elvis Presley ile ayrıldıktan sonra neden tekrar evlenmediğini açıkladı. Elvis Presley yaşadığı müddetçe yeniden evlenmeme yemini ettiği iddia edilen Priscilla Presley, söylentileri doğruladı.
People’a konuşan Presley, “Bunu kaldırabileceğini düşünmüyordum” dedi.
Yıldız “Dürüst olmak gerekirse, Elvis’ten sonra kimseyle evlenmek istemedim. Öyle bir arzum yoktu. Kimse onun gibi olamazdı” ifadelerini kullandı.
Neden yalnızca bir çocukları olduğu sorusuna da cevap veren Priscilla Presley “Elvis çok meşguldü. Lisa küçükken onun yanında olamadığı için de biraz suçluluk hissediyordu” dedi.
Priscilla Presley, 1987 yılında Marco Garibaldi ile Navarone Garibaldi adında bir erkek çocuk sahibi oldu. Çift 2006 yılında ayrıldı.
Read More

Deadpool ve Wolverine filminin yıldızları Madonna'dan izin istemek zorunda kaldı

Ryan Reynolds ile Hugh Jackman’ın başrollerini paylaştığı Deadpool ve Wolverine filmi yakında izleyiciyle buluşacak. Aktörlerin, bir şarkıyı filmde kullanmak için Madonna’dan izin aldığı ortaya çıktı.

Ryan Reynolds ile Hugh Jackman’ı bir araya getiren Deadpool ve Wolverine filmi için geri sayım başladı. 26 Temmuz’da vizyona girecek olan filmin başrol oyuncuları filmde bir şarkıyı kullanmak istedi.
Filmin başrol oyuncuları Reynolds ile Jackman, “Like A Prayer” adlı şarkıyı filmde kullanmak için Madonna’dan izin almak zorunda kaldı.
Yönetmen Shawn Levy ile birlikte pop müziğin ikonik ismi Madonna’yı ziyaret eden ikiliden Reynolds “Şarkıyı filmde kullanmamız büyük bir olaydı. Madonna’yı ziyaret ettik, onunla tanıştık. Şarkıyı nasıl, nerede ve neden kullanacağımızı ona açıkladık” dedi.
Yönetmen Levy “Sanki bir kraliyet üyesiyle tanışıyor gibiydik” dedi. Reynolds da “Hayatımın en heyecan verici anlarından biriydi” diye ekledi.
Madonna’nın bazı tavsiyelerde de bulunduğunu ekleyen aktör, “Madonna ‘Bunu şurada şöyle yapmalısın’ dedi ve nokta atışı tavsiyelerde bulundu” dedi.
Madonna daha önce Filth and Wisdom (2008) ve W.E. (2011) filmlerinin yönetmenliğini üstlenmişti.
Deadpool serisinin üçüncü filmi Deadpool ve Wolverine, 2009’daki X-Men Origins: Wolverine’den sonra Reynolds ve Hugh Jackman’ı yeniden bir araya getiriyor.
İkili, Deadpool 2’nin (2018) post-credit sahnesinde tanıtılmıştı.
Ryan Reynolds ile Hugh Jackman’ın başrollerini paylaştığı üçüncü Deadpool filmi 26 Temmuz’da vizyona girecek. Marvel imzalı Deadpool Wolverine adlı filmin yönetmen koltuğunda Shawn Levy oturuyor.
Filmde Morena Baccarin, Emma Corrin, Matthew Macfadyen ve Brianna Hildebrand gibi isimler yer alıyor. Hugh Jackman’ın 2000 yılında ilk X-Men filmiyle başlayan “Wolverine” macerası 2017 yılında vizyona giren Logan filmiyle son bulmuştu.
Read More

Tiyatro sanatçısı Şener Kökkaya yaşamını yitirdi

Tiyatro sanatçısı, sinema ve dizi oyuncusu Şener Kökkaya, Adana’da 82 yaşında hayatını kaybetti.

Kültür ve Turizm Bakanlığı, sosyal medya hesabından, birçok dizi ve filmde de rol alan tiyatro sanatçısı Kökkaya için taziye mesajı yayımlandı. Mesajda, “Adana Devlet Tiyatrosu emekli sanatçılarımızdan Şener Kökkaya’nın vefatını derin bir üzüntüyle öğrendik. Merhuma Allah’tan rahmet, ailesi ve yakınlarına başsağlığı dileriz.” ifadelerine yer verildi. Kökkaya, yarın saat 17.00’de Ankara Karşıyaka Mezarlığı’nda son yolculuğuna uğurlanacak. ŞENER KÖKKAYA KİMDİR? 1942 yılında dünyaya gelen Kökkaya, sanat yaşamına 1957 yılında Eskişehir’de amatör tiyatro ile başladı. Eskişehir Oda Tiyatrosu ve Eskişehir Belediye Şehir Tiyatrosunda birçok oyunda rol alan Kökkaya, Devlet Tiyatrolarında konuk oyuncu olarak çalıştı. Ankara Sanat Tiyatrosu’nda 1982 yılına kadar oyunculuk ve sahne amirliği görevlerinde bulunan sanatçı, 1970’li yıllarda TRT’de yayımlanan “5 Dakika” programıyla adını geniş kitlelere duyurdu. Adana Devlet Tiyatrosunda da çalışan Kökkaya, çok sayıda film ve televizyon dizisinde rol aldı.

Read More

2024'te 19 tarihi eser yurda döndü

Geçmişte Anadolu’dan yurt dışına kaçırılan 19 tarihi eser ve kültür varlığı, bu yıl Türkiye’ye getirildi.

Sayısız medeniyetin kalıntılarını barındıran açık hava müzesi niteliğindeki Anadolu’dan geçmişte çok sayıda eser, yurt dışına kaçırıldı. Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesindeki kültür varlığı kaçakçılığıyla mücadele eden ekiplerin yurt dışında tarihi eser niteliğindeki varlıkların izini sürüp, envantere kazandırmak için yaptığı çalışmalar sürüyor. Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün ‘Yurtdışından İadesi Sağlanan Eserler’ verilerine göre, yurt dışına kaçırılan 25 bin 526 tarihi eser ve kültür varlığı, Türkiye’ye getirildi. EN ÇOK ESER, ALMANYA’DAN GETİRİLDİ 1980’den bu yana 17 ülkede yapılan 152 çalışma sonrasında, yurt dışına kaçırılan eserlerin iadesi sağlandı. En çok tarihi eserin getirildiği ülkeler sıralamasında Almanya, Hırvatistan, Bulgaristan, İngiltere, ABD ve Sırbistan yer aldı. Listeye göre, Almanya’dan 8 bin 670, Hırvatistan’dan 4 bin 147, İngiltere’den 3 bin 743, Bulgaristan’dan 3 bin 61, ABD’den 2 bin 600 ve Sırbistan’dan 1865 eser getirildi. BU YIL 19 ESERİN İADESİ SAĞLANDI Bakanlık tarafından yürütülen çalışmalar kapsamında, bu yıl 19 eserin iadesi sağlandı. İngiltere’den 3, Fransa’dan 2, İtalya’dan 11, İsviçre, ABD ile Almanya’dan 1’er eser Türkiye’ye getirildi. Bu yıl Fransa’da ikamet eden bir kişi tarafından Bizans imparatorlarından Justin I (5l8-527) dönemine tarihli bronz sikke ile Artuklu beylerinden Nasreddin Artuk-Aslan (1200-1239) dönemine tarihli diğer bronz sikkenin iadesi sağlandı. Bir Alman vatandaşı tarafından, 30 yıl önce Türkiye’den çıkarıldığı ifade edilerek Stuttgart Başkonsolosluğu’na teslim edilen Roma dönemine ait pişmiş toprak vazo, Türkiye’ye getirildi. İngiltere’deki bir müzayede evinde satışa sunulmasının ardından yürütülen çalışmayla mermer Kore Torsosu’nun iadesi sağlandı. BRONZ İMPARATOR HEYKELİ, SİKKE, VAZO Boubon Antik Kenti kökenli anıtsal boyutlardaki bronz imparator heykeli, 2011’de müzayedede satın alan kişinin heykelin yasa dışı geçmişini öğrenip, Türkiye’ye iadeyi kabul etmesi ile Antalya’ya getirildi. Floransa Savcılığı tarafından gerçekleştirilen bir soruşturma kapsamında ele geçirilen 11 pişmiş toprak eser, Türkiye kökenli olduğunun ispatlanması sonucu teslim alındı. Graubünden Kantonu Arkeoloji Servisi, İsviçre Federal Kültür Ofisi (FOC) ile temasa geçilerek, Milet Antik Kenti kökenli olduğu anlaşılan bir mermer yazıt parçası Türkiye’ye gönüllü iade edildi. Mermerden yapılmış, 13 santimetre uzunluğa, 10 santimetre genişliğe ve 3 santimetre derinliğe sahip yazıt parçasının korunabilen kısmında, kısmen 5 satırdan oluşan Grekçe yazıt görülüyor. ABD’nin Florida eyaletinin Tampa şehrinde yaşayan bir Amerikan vatandaşı tarafından gönüllü olarak iade edilmek üzere ‘lekythos’ türü pişmiş toprak vazo, Dışişleri Bakanlığı ile Miami Başkonsoloslu aracılığıyla Türkiye’ye getirildi. Roma Dönemine tarihlenen ‘Lekythos’ görünümlü, devetüyü renginde pişmiş toprak vazo 16,21 santim yüksekliğe, 4,5 santim genişliğe ve 2,4 santim ağız çapına sahip. GASPÇI, İZMARİTTEN BELİRLENDİ İngiltere’de 2017 yılında satışa çıkarılan, hattat Mustafa Dede tarafından istinsah (yazma bir eseri el yazısıyla kopyalama) edildiği belirlenen Kur’an-ı Kerim’in, yoğun delilleme süreci ve takibin ardından yasa dışı yollarla kaçırıldığı tespit edildi. Gasp sonucu ele geçirilen eserin Türkiye’deyken çekilmiş fotoğrafı, gasbedenin sigara izmaritinden DNA örneği ve itirafı gibi deliller sayesinde esere Londra Metropolitan Polisi tarafından el konuldu. Kur’an-ı Kerim’i satışa sunan yabancı uyruklu kişilerce, el koyma işlemine karşı hukuki süreç başlatıldı ve bu süreç Türkiye lehine sonuçlandı. 5 ASIRLIK ESER Sultan II. Abdülhamit’in koleksiyonunda yer alan eser, Osmanlı hat ekolünün kurucusu, hattat Şeyh Hamdullah’ın oğlu Mustafa Dede imzalı bu Kur’an-ı Kerim, nesih hat ile 13 satır halinde yazılmış. Ketebe kaydında Mustafa Dede imzası yer alan eserde herhangi bir tarih yer almıyor. 16’ncı yüzyılın başında yazılmış mushafın, yazılı bölümlerin hat sanatında ‘vassale’ olarak tanımlanan teknikte farklı bir kağıdın üzerine yapıştırılarak hazırlanması en dikkat çeken özelliği. Cildinin yanı sıra serlevha, hizip ve aşir gülleri gibi tezhipli bölümlerdeki üslup 18’inci yüzyıla ait karakterde olup yoğun altın sarısı kullanımı da göze çarpmakta. Bu da eserin 18’inci yüzyılda kapsamlı bir restorasyon geçirdiğini ve vassale uygulamasının da bu dönemde yapıldığını gösteriyor.

Read More

Fahir Atakoğlu,

Çok sayıda dizi ve film müziğine imza atan, ünlü besteci ve piyanist Fahir Atakoğlu, 15 Temmuz darbe girişimine dair hazırladığı müzik çalışmasına ilişkin, “15 Temmuz’un unutulmaması için müzisyen olarak üzerime düşeni yaptım.” dedi.

Atakoğlu, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığının organizasyonuyla yarın, Atatürk Kültür Merkezi’nde (AKM) “15 Temmuz Destanı Milletin Zaferi” başlıklı konserde sahne alacak. Konserde “15 Temmuz Destanı” adlı senfonik eserini de yorumlayacak sanatçı, AA muhabirine yaptığı açıklamada, eserde darbe girişimi gecesini kronolojik olarak işlediğini belirterek, “15 Temmuz’un ilk anından son anına kadar yaşananları bestelemeye çalıştım. O gece yaşananları müzikle betimliyor, tasvir ediyor, duyuruyor ve hissettiriyor bu çalışma. Ben de onu yapmaya çalıştım. Bunu anlatırken sadece ve sadece kendi bestecilik hislerimle ve duygularımla davrandım.” şeklinde konuştu. “MÜZİKTE İNSAN UNSURU ÇOK ÖNEMLİ”

Fahir Atakoğlu, Türkiye’nin yakın tarihinde yaşananlara ilişkin besteler yaptığını vurgulayarak, “Müzikte insan unsurunu çok önemli buluyorum. Bu yüzden 15 Temmuz Destanı’nı da insani duygulara odaklanarak besteledim. Böyle önemli tarihlerin bir şekilde sanat aracılığıyla her zaman insanlara hatırlatılması gerekiyor. Özellikle 15 Temmuz’un unutulmaması, bir daha yaşanmaması için ben de bir müzisyen olarak üzerime düşeni yaptım.” ifadelerini kullandı.

15 Temmuz Destanı’nın hazırlığının 2 ay sürdüğünü kaydeden sanatçı, şu bilgileri verdi: “Çalışmayı Kovid-19 zamanında hazırladığım için çok zor olmuştu. İlk kayıtların tamamlanması, notaların gönderilmesi biraz zorlu geçti. İlk konseri de 2020’de Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası ile Külliyede yapmıştık. O tarihten sonra bu çalışmanın konserini hiç vermedik. Dolayısıyla pazar günkü konser ikinci olacak. Tabii bu müziğin hazırlanma sürecinde büyük bir koro var. AKM’de koro olmayacak fakat daha büyük bir orkestrayla sahneye çıkacağız. Kısacası seyirciler için güzel bir çalışma çıkacak ortaya.” Atakoğlu, konserde “Yeşilada” ve “Sarı Zeybek” adlı çalışmalarını da seslendireceğinin altını çizerek, “Hem 15 Temmuz’u hem de yakın tarihimizi hatırlayacağımız bir konser olacak. Milli Mücadeleden Cumhuriyet tarihine ve oradan günümüze gelen sürece dair uzun soluklu bir konser olmasını istedik.” dedi. “Mimar Sinan ve Cumhuriyetin 100. Yılı projelerimi hazırlıyorum” Fahir Atakoğlu, bundan sonraki müzik çalışmalarına da değinerek, şunları söyledi: “Her zaman müzik yapmaya devam ediyorum. Biliyorsunuz film müzikleri yazıyorum genellikle. En son Mısırlı yönetmen Amr Arafa’nın yönettiği Ahl Al Kahf filminin müziklerini yaptım. Daha yeni bitirdim. Çok epik ve büyük bir işti. Kerem Bürsin’in Mavi Mağara filminin müziklerini henüz bitirdim. Elimde halihazırda sürdürdüğüm iki proje var. Birincisi Mimar Sinan’a dair müzik çalışması, ikincisi de Cumhuriyetin 100. yılı temalı bir çalışma. Şu an elimdeki bu iki projeyi hayata geçirmek için uğraşıyorum. Bu arada yeni teklifler olması durumunda film ve dizi müziklerini de sürdürmek istiyorum.” FAHİR ATAKOĞLU KİMDİR?

İstanbul’da 1963’te dünyaya gelen Fahir Atakoğlu, 7 yaşında piyano çalmaya başladı, lise yıllarında müzik öğretmeni Muzaffer Uz aracılığıyla Cemal Reşit Rey ile tanıştı. Rey’den özel ders alan Atakoğlu, İstanbul Devlet Konservatuvarının ardından 1980’de Londra’daki Croydon College’da eğitim gördü. Türkiye’ye döndükten sonra 1983’te reklam müzikleri üzerinde çalışmaya başlayan ünlü müzisyen, 1990’lı yıllarda belgesel müziklerine imza atmaya başladı. Atakoğlu, aynı yıllarda MFÖ, Sertab Erener, Sezen Aksu ve Levent Yüksel’in yanı sıra Yunan müzisyen Notis Sfakinakis ile çalıştı. “Cumhuriyet”, “Sarı Zeybek” ve “Demir Kırat” belgesellerinin müzikleriyle başarısını kanıtlayan sanatçı, “Fahir Atakoğlu”, “Fahir Atakoğlu 2”, “As One”, “If” ve “İstanbul in Blue” adlı solo albümleriyle de dikkati çekti. Fahir Atakoğlu’nun “Muhteşem Yüzyıl” dizisi için hazırladığı müzikler dünya çapında ilgi gördü. Ünlü müzisyen, yaptığı dizi müziklerini iki ayrı albümde topladı. “Büyükada’da Sürgün” belgeseli için yaptığı müzikler Milano Film Festivali’nde birinci olan Fahir Atakoğlu, 2014’te Turk of America dergisi tarafından Amerika’da yaşayan en etkili 50 Türk arasında gösterildi.

Read More

2024'ün en iyi dizileri açıklandı!

Bu yıl televizyonda ve farklı dijital platformlarda birbirinden başarılı birçok dizi izleyiciyle buluştu. İşte Rolling Stone’a göre, son dönemin en iyi dizileri..

Baby Reindeer
Popüler dizi, İskoç yazar Richard Gadd’ın kendi hayatından ilhamla yaratıldı. Gadd aynı zamanda dizinin başrolünde oynuyor. Yılın en çok izlenen yapımlarından biri olan Baby Reindeer, yazar ve peşindeki takıntılı hayranını konu alıyor.
The Bear
Başrollerinde Jeremy Allen White ve Ayo Edebiri’nin rol aldığı dizide genç şef Carmy, ailesinin sandviç dükkânını işletmek için Chicago’daki evine gelir ve dükkanın sorumluluklarıyla uğraşmak zorunda kalır.
Ripley
Andrew Scott’ın başrolünde yer aldığı dizi,  Patricia Highsmith’ın The Talented Mr. Ripley adlı romanından uyarlandı. Dizide bir dolandırıcı, İtalya’da sıra dışı bir iş alınca zenginlerin ayrıcalıklı dünyasına adım atar.
Shogun
Japonya’da 1600 yılında geçen dizinin iki sezonunun daha yolda olduğu biliniyor. Dizide, Lord Yoshii Toranaga, yakındaki bir balıkçı köyünde mahsur kalmış gizemli bir Avrupa gemisi bulunduğunda hayatı için savaşmak zorunda kalır.
The Sympathizer
Robert Downey Jr., Sandra Oh ve Hoa Xuande gibi isimlerin başrollerini paylaştığı dizi HBO imzası taşıyor.
Diarra from Detroit
Dizi, boşanma aşamasında olan ve randevusunun reddedildiğine inanmayı reddeden bir öğretmen olan Diarra Brickland’i (Kilpatrick) konu alıyor.
Doctor Who
İngiliz bilimkurgu dizisi, birçok ilke imza atarak kendini bir kez daha yeniden yarattı.
FastasmasJulio Torres, Marc Petrosino, Martine Gutierrez gibi isimlerin yer aldığı dizi, Julio Torres’in hikayesini konu alıyor.
Welcome to Wrexham
Dizi, profesyonel futbolun en eski kulüplerinden biri olan Wrexham AFC’nin iki Hollywood oyuncusu Ryan Reynolds ve Rob McElhenney tarafından satın alınmasını ve yönetimini konu alıyor.
Hacks
Dizi, efanevi Las Vegas komedyeni Deborah Vance ile bir genç arasında oluşan karanlık akıl hocalığını konu alıyor.
John Mulaney Presents: Everybody’s in L.A.
Komedyen John Mulaney, birçok komedyenin şehirde olduğu bir hafta boyunca Los Angeles’ı keşfediyor.
Mr. Mrs. Smith
Donald Glover ile Francesca Sloane’un başrollerini paylaştığı dizi, maceralı  ve romantizm dolu bir hikaye sunuyor.
Queenie
Queenie Jenkins, Londra’nın güneyinde iki kültür arasında yaşayan ve ikisine de tam anlamıyla dahil olamayan kadındır.
True Detective: Night Country
HBO imzalı dizinin yeni sezonunda Liz Danvers (Jodie Foster) ve eski ortağı Evangeline Navarro (Kali Reis), kaybolan sekiz erkeğin nasıl ve neden kaybolduğunu araştırıyor.
We Are Lady Parts
Kadınlardan oluşan punk grubu müzik ve komediyi bir araya getiriyor.
Read More

7. Uluslararası Efes Opera ve Bale Festivali'nde

Devlet Opera ve Balesi (DOB) Genel Müdürlüğü tarafından düzenlenen 7. Uluslararası Efes Opera ve Bale Festivali’nde, “Tosca” operası sanatseverlerle buluştu.

Mersin Devlet Opera ve Balesi Müdürlüğünce (MDOB) opera tarihinin önemli isimlerinden İtalyan Giacomo Puccini’nin bestelediği Tosca operası, Efes Antik Tiyatro’da sanatseverlerin beğenisine sunuldu. “Tosca” operasında, görevini kişisel hırs ve çıkarları için kullanmaktan çekinmeyen polis müdürü Scarpia ve baskıcı rejim karşıtı ressam Cavaradossi ile hayatını aşkına ve sanatına adamış, duygularının esiri opera şarkıcısı Tosca arasında yaşanan olaylar anlatılıyor.Dünyada en çok sahnelenen operalar arasında yer alan “Tosca” operasında, orkestra şefi Andrea Francesco Solinas yönetimindeki İzmir Devlet Opera ve Balesi Müdürlüğü Orkestrası ile çocuk korosu ve koro şefi Anıl Aydın yönetimindeki MDOB Korosu yer aldı. MDOB rejisörü Kenan Korbek’in sahneye koyduğu eserde, Tosca rolünde Antalya Devlet Opera ve Balesi Müdürlüğü solist sanatçısı deneyimli soprano Nurdan Küçükekmekçi, Cavaradossi rolünde ünlü tenor Enrique Ferrer, Scarpia rolünde ise deneyimli bariton Caner Akgün oynadı. 7. Uluslararası Efes Opera ve Bale Festivali, 13 Temmuz’da Zorba balesiyle sona erecek.

Read More