Merkez Bankası, olağanüstü dönemlerde zarar açıklamalarının geçici ve istisnai nitelikte olduğunu belirtti. Zararların operasyonları doğrudan etkilemediğini bildiren TCMB, 2023 yılında 9 ülkenin daha zarar ettiğini ifade etti. Merkez Bankası, geçen yıl 818 milyar lira zarar açıklamıştı.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), “Merkez Bankaları faaliyetlerinde kar-zarar olgusu” konulu blog yayımladı. Yapılan analizde, “Merkez bankaları kanunda kendilerine verilen görev ve yetkilerle ticari bankalardan farklı bir şekilde, kamu yararını gözeten bir çerçevede faaliyet gösterir ve kar amacı gütmez. Merkez bankalarının yapısının ticari bankalardan farklı olması, iktisat yazınında da yer alan bir konudur. Bu kapsamda değinilen ana husus, merkez bankalarının güçlü bir bilanço veya yüksek kâr gibi finansal hedeflerden ziyade fiyat istikrarını ve finansal istikrarı sağlamaya ve sürdürmeye yönelik amaçlara sahip olmasıdır.” denildi. Merkez bankalarıyla ilgili yapılan çalışmalara da atıfta bulunulan analize şöyle devam edildi: “Merkez bankalarının kâr veya zarar yapması hususuna ışık tutan çalışmalarda merkez bankalarının, ulusal paranın basılmasında ve ihraç edilmesinde tekel konumunda olmaları sebebiyle genellikle kâr elde etme eğiliminde oldukları, likidite uyuşmazlığı ve negatif sermaye gibi temel bankacılık problemleri merkez bankaları için söz konusu olmadığından iflas etmeyecekleri, öte yandan politika hedeflerini gerçekleştirebilmek amacıyla attıkları adımlar sonucunda belirli dönemlerde zarar edebilecekleri belirtilmiştir. Bu doğrultuda, merkez bankalarının geçici olarak zarar edebilecekleri istisnai dönemler ortaya çıkabilmektedir. 2008 finansal krizi ve Covid-19 pandemisi, bu dönemlere örnek olarak gösterilebilir.” ZARARLAR OPERASYONLARI DOĞRUDAN ETKİLEMİYOR Makroekonomik ve finansal istikrara katkı sağlamak amacıyla yerel para cinsi varlık satın alan bazı merkez bankalarının, faiz oranlarının yükseldiği dönemlerde zarar veya düşük kâr raporlayabileceği belirtilen analizde, “Net kâr hesaplanırken, tahvillerin piyasa değerindeki değişimi dikkate alan muhasebe standardı benimseyen merkez bankalarının kârlılık oranları üzerinde baskı oluşuyor. Bu durum, genellikle varlık alım programları uygulayan gelişmiş ülke merkez bankalarında ortaya çıkıyor.” değerlendirmesinde bulundu. Öte yandan birçok gelişmekte olan ülke merkez bankasının da daha önce zarar açıkladıkları anımsatılan analizde, Şili, Çekya ve Meksika merkez bankalarının uzun yıllar negatif öz sermayeye sahip şekilde faaliyetlerine devam ettiği vurgulandı. Analizde, gelişmiş ülke merkez bankalarından farklı, gelişmekte olan ülke merkez bankalarının karlılıklarının döviz kuru hareketlerinden de önemli ölçüde etkilenebildiği vurgulanarak, şunlar kaydedildi: “Gelişmekte olan ülke merkez bankalarının sahip olduğu döviz ve altın cinsinden rezervler bilançoda varlık tarafının büyük bir kısmını oluşturduğu için kur hareketleri kârlılık üzerinde belirgin rol oynayabiliyor. Öte yandan, merkez bankalarının açıkladığı zararlar, merkez bankalarının operasyonlarını etkin bir şekilde devam ettirmesini doğrudan etkilemiyor. Zira merkez bankaları, yükümlülüklerini yerine getirmek için yerel para birimi ihraç edebilir ve yapıları gereği herhangi bir sermaye düzenlemesine tabi değildir.”9 ÜLKE ZARAR AÇIKLADI Salgın sonrası dönemde merkez bankalarının süreçlerinin de değerlendirildiği analizde, “Pandemi dönemi, hane halkları, reel sektör ve finansal sektördeki doğrudan ve dolaylı etkileri yanında merkez bankaları ve düzenleyici otoriteler için de zorlayıcı bir tecrübe olarak tarihteki yerini almıştır. Bu süreçte uygulanan genişleyici-destekleyici para politikaları çerçevesinde politika faiz oranları düşürülmüş, finansal piyasalarda kredilerin genişlemesine izin verilmiş, miktarsal genişleme ile merkez bankalarının bilançolarında menkul kıymetler kalemi büyümüştür.” ifadeleri kullanıldı. 2022 ve 2023 yıllarında salgının doğrudan etkilerinin sönümlenmeye başladığının altı çizilen analizde, ancak bu dönemde yükselen enflasyonla mücadelenin en önemli politika öncelik olduğuna vurgu yapıldı. Analizde, “Bu yıllarda gelişmiş ekonomilerde yaşanan parasal sıkılaştırma, pandemi boyunca merkez bankaları aktiflerinde birikmiş olan -çoğunlukla uzun vadeli- menkul kıymetlerin değerini düşürmüş ve merkez bankalarının yükümlülüklerinden doğan faiz giderlerini pek çok örnekte artırmıştır. Bu gelişmeler sonucunda, zarar eden merkez bankalarının sayısında son yıllarda belirgin bir artış gözlenmiştir. Faaliyet rapor detaylarına düzenli bir şekilde ulaşılabilen 28 merkez bankasının son 5 yıldaki kar-zarar gelişmeleri incelendiğinde 2019 ve 2020’de 4, 2021’de 10, 2022’de 12 merkez bankasının zarar ettiği görülmektedir. 2023 yılına ilişkin şimdiye kadar raporlama yapan 19 ülke arasından 9 ülke zarar açıklamıştır.” değerlendirmesinde bulunuldu. 2023’te ABD, Almanya, Avustralya, Belçika, Fransa, İsviçre, Kanada merkez bankalarıyla Avrupa Merkez Bankası’nın zarar etmesinin ardındaki başlıca sebebin faiz giderlerindeki artış olduğuna işaret edilen analizde, bu durumun faiz oranlarının hızla yükseldiği ortamda merkez bankalarının varlık-yükümlülük vade yapısının doğal neticesi olduğu aktarıldı. Avustralya Merkez Bankası’nın son dönemlerdeki zararında, artan faiz oranlarıyla birlikte gerçekleşen menkul kıymetlerdeki değer düşüklüğünden doğan zararın ayrıca etkili olduğu belirtilen analizde, “Keza Rusya, Çekya, Singapur ve Yeni Zelanda merkez bankalarının da önceki dönemde faiz giderlerindeki artışın yanı sıra menkul kıymetlerindeki değer kaybının etkisiyle zarar açıkladıkları bilinmektedir.” ifadeleri kullanıldı. ZARAR AÇIKLAMALARI GEÇİCİ NİTELİKTEDİR TCMB’nin de 31 Aralık 2023’te sona eren 92. Hesap Dönemi Bilançosu’nda 818,2 milyar lira zarar açıkladığına yer verilen analizde, şunlar kaydedildi: “Bu zarar esas olarak kur korumalı mevduat kalemlerine ödenen kur farklarından ileri gelmekle birlikte, kur korumalı mevduat giderleri hariç tutulduğunda da artan faiz oranlarının, faiz giderleri ve menkul kıymet değer azalışları yoluyla, kârı azalttığı görülmüştür. Bu metinde pandemi sonrası döneme odaklanıldığı için detaya girilmeyecek olsa da Meksika, Ukrayna ve Tayland merkez bankaları 2019’da, İsveç Merkez Bankası da 2020’de yabancı para alım satımları nedeniyle zarar açıklamışlardır.” Analizin özetinde, “Merkez bankalarının olağanüstü dönemlerde dönemsel olarak zarar açıklamaları geçici ve istisnai bir niteliktedir ve para politikasının etkinliğinin ölçülmesinde gösterge niteliğinde değildir. Son dönemde çeşitli merkez bankalarınca açıklanan zararların istisnai nitelikte olmasından yola çıkarak bu durumun merkez bankalarının fiyat istikrarını sağlamaya yönelik sürdüreceği faaliyetleri etkilemesi beklenmemektedir.” değerlendirmesinde bulunuldu.