Boeing mekiğinin arızalanması sonucu uzay istasyonunda mahsur kalan iki NASA astronotunun dönüşü, SpaceX’in gelecek yıl şubat ayında düzenlenecek seferine kadar ertelenebilir. Başlangıçta 8 gün olarak planlanan uzay görevinin 8 aya çıkması, vücutlarında kaçınılmaz değişikliklere yol açacak. Astronotların, uzun süreli uzay görevlerinden kaynaklanabilecek hastalıklara yakalanma riskleri her geçen gün artıyor. Psikolojik olarak da zor şartlar altında kalan Sunita Williams ve Barry Wilmore, kapasite eksikliğinden dolayı uyku tulumlarıyla uyuyor.
NASA astronotları Sunita Williams ve Barry Wilmore, resmi bir dönüş tarihi olmaksızın Uluslararası Uzay İstasyonu’nda mahsur kaldı.
Boeing’in arızalı Starliner mekiği, sekiz gün sürmesi beklenen görevin, potansiyel olarak sekiz ay sürecek yüksek stres ve belirsizlik dolu bir göreve dönüşmesine neden oldu.
Astronotların uygun uyku düzeninin olmaması, artan psikolojik stres ve artan sağlık riskleri gibi koşullarda yaşadıkları belirtiliyor.
Ancak tüm bunlara rağmen NASA yetkilileri, düzenledikleri basın toplantısında astronotların bu durumdan çok memnun olduklarını iddia etti.
Astronotların orada geçirdikleri her gün, mikro yer çekimi ve uzay radyasyonunun sağlıklarını kötüleştirmesiyle vücutlarına daha fazla yük bindiriyor.
Boeing’in Starliner uzay aracıyla fırlatıldıklarında astronotların Uluslararası Uzay İstasyonunda (ISS) yalnızca sekiz gün kalması gerekiyordu.
Ancak aracın itici sistemindeki bir sorun nedeniyle, onları istasyondan ayırıp eve getirmek güvenli değil.
Yetkililer şu anda Williams ve Wilmore’u arızalı Starliner ile mi evlerine göndereceklerini, yoksa eylül ayında fırlatılması planlanan SpaceX’in Crew Dragon uzay aracı ile mi göndereceklerini tartışıyor.
SpaceX’in tercih edilmesi, astronotların şubat 2025’e kadar uzayda kalması ve görevlerinin sekiz aya uzatılması anlamına gelecek.
İstasyonda beklenmedik derecede uzun bir süre kalmak, astronotların özellikle uyku düzenleri konusunda sabrını sınayacak.
Uluslararası Uzay İstasyonu’nda yalnızca altı özel uyku odası bulunuyor ancak Williams ve Wilmore vardıklarında istasyonda zaten yedi astronot bulunuyordu.
Bu, üç astronotun uygun uyku düzeninden yoksun kalması anlamına geliyor.
Astronotlardan ikisi, Mürettebat Alternatif Uyku Konaklamaları (CASA) adı verilen daha az gelişmiş uyku odalarında uyuyorlar.
Sunita Williams ayrıca 8 Ağustos’ta verdiği röportajda, duş eksikliğinden dolayı bazı rahatsızlık duyduğunu dile getirdi.
Astronotlar saçlarını haftada sadece iki kez yıkayabiliyor.
Bu gibi küçük sıkıntılar, uzun süre uzayda kalan astronotlar için sıkıntı yaratabiliyor, hatta psikolojik sorunlara bile yol açabiliyor.
Simüle edilmiş uzay görevlerinde, bazıları “üçüncü çeyrek fenomeni”ni deneyimliyor.
Astronotlar, içinde bulundukları durumda geriye kalan zamanın, daha önce yaşadıkları zamana eşit olduğunu fark ettiklerinde motivasyonlarında bir düşüş meydana geliyor.
Bu durum onların sinirli, gergin ve motivasyonsuz hissetmelerine neden olabiliyor.
NASA yetkilileri, tüm bu zorluklara rağmen Williams ve Wilmore’un orada -şimdilik- harika vakit geçirdiğini söylüyor.
Ancak astronotlar cesur görünmeye çalışsalar bile, vücutları uzay görevinin zorlu koşullarından etkileniyor.
Uzayda uzun süre kalmanın kemik yoğunluğu kaybına, kas atrofisine, yoğun radyasyona maruz kalmaya, görme sorunlarına ve diğer önemli sağlık sorunlarına yol açabildiğini gösteren çok sayıda araştırma var.
Sekiz ay, bir astronotun Uluslararası Uzay İstasyonu’nda geçirdiği en uzun süre olmayacak.
Ancak Williams ve Wilmore’un kanser, osteoporoz ve uzun süreli uzay görevlerinden kaynaklanabilecek hastalıklara yakalanma riskleri her geçen gün artıyor.